Politika

Adalet Bakanı Tunç, Antalya'da gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu:

- '(11. Yargı Paketi) Örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralatan örgüt yöneticisine hapis cezası 30 yıl olabilecek' - '(AİHM'in Selahattin Demirtaş hakkındaki ihlal kararı) Daire kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek' - 'Diyoruz ki artık topyekun Millet Meclisi'nde, milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir anayasa yapalım'

ANTALYA (AA) - Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 11. Yargı Paketi'nde yer alan teklifle suçta çocukları araç olarak kullananların cezaların arttırılmasını hedeflediklerini belirterek, 'Örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralatan örgüt yöneticisine hapis cezası 30 yıl olabilecek.' dedi.

Bakan Tunç, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfındaki Yargı Teşkilatı Toplantısı'nda basın mensuplarıyla bir araya geldi, soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Adalet sistemiyle ilgili bir dezenformasyonun, adalete güvensizliğe neden olacağına işaret eden Tunç, 'Zaten bu dezenformasyonu yapanların amacı da bu. Güvensizlik oluşsun ve bundan hükümet zarar görsün. Neticede millet zarar görür bundan. Dolayısıyla yargıya güven önemli.' değerlendirmesinde bulundu.

'Ceren Özdemir'in katili açık cezaevine çıktı. Yakında topluma karışacak. Katiller aramızda dolaşıyor.' şeklinde bir dezenformasyonun yayıldığını, konuyla ilgili kamuoyunda bilinen bir gazetecinin yayın yaptığını anımsatan Tunç, araştırmaları sonucu bunun doğru olmadığını tespit ettiklerini söyledi.

Katilin halen yüksek güvenlikli cezaevinde bulunduğu ve çıkmasının mümkün olmadığı bilgisini veren Tunç, 'Ama ne oldu o yayın? Milyonlarca yayıldı. O yayının altına yorumlar yapıldı. 'İşte adalet! Türkiye'de hukuk yok' vesaire. Tabii, ne oluyor o zaman? Adalete güven zedeleniyor. Vatandaşlarımızın adalete güven duygusunun zedelenmemesi lazım.' şeklinde konuştu.

Tunç, her meslekte olduğu gibi yargının mensupları içerisinde de yanlış yapanların olabileceğine işaret ederek, 'Bunun sistem içerisindeki ayrışmasını gene yargı kendisi yapar. Gazetecilikte de öyle. Özellikle yargıyla ilgili, adaletle ilgili konularda yorum yaparken ya da bir sosyal medya paylaşımını gördüğümüzde hemen inanmamamız lazım. Doğruluğunu tespit etmek lazım. Özellikle yargıya güveni sarsmaya yönelik birtakım propagandalar da yapılıyor.' görüşünü paylaştı.

- '11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var'

Dijital ortamdaki suç yapılanmalarına ilişkin soruyu cevaplayan Tunç, İzmir'de 16 yaşında bir çocuğun 3 polisi şehit ettiğini, bilgisayar başında tanımadıkları kimselerden 'resmen eğitim aldığını', bunun üzerine kendisini örgüt mensubu gibi gördüğünü belirtti.

Çocuğun eyleminden önce 'Gideceğim, katliam yapacağım.' paylaşımında bulunduğunu hatırlatan Tunç, 'Burada hem bu tür suçlar hem uyuşturucu ticareti, sanal bahis, sanal kumar, yasa dışı bütün faaliyetler, yani artık bu teknoloji çağında dolandırıcılık, kripto para vesaire tüm bunlar internet ortamında yapılan eylemler. Şimdi bunlar gerçek hayatta yapılırsa zaten suç. Gerçek hayatta bunları kovalamak daha kolay ama dijital ortamda bunların izini sürmek kolay değil.' diye konuştu.

Yaklaşık 2 hafta önce Vietnam'da Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzaladıklarını dile getiren Tunç, sanal ortamdaki suçların bütün ülkelerin problemi olduğunu, bunun ülke sınırını aşan suçlar olduğunu söyledi.

Söz konusu suçlarla ülkelerin tek başına mücadele etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Tunç, sözleşmeyi ilk imzalayan ülkeler arasında Türkiye'nin yer aldığını bildirdi.

'11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var.' ifadelerini kullanan Tunç, 'Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bilişim suçlarıyla ilgili yapılan düzenlemeler, daha detaylı yapacağımız düzenlemeler.' dedi.

Bakan Tunç, sanal ortamda suç tespit edebilmek için siber polislerin sanal ortamda da devriye gezmesi gerektiğini belirterek, 'Nasıl açık alanda güvenliğe önem veriyorsak siber alemde de güvenliğe önem vermemiz lazım.' görüşünü paylaştı.

- Çocukları suça sürükleyenlerin cezaları artacak

Adalet Bakanı Tunç, suç örgütlerine ilişkin düzenlemeler içeren TCK 220. maddede düzenlemelerin yer alacağını vurgulayarak, 'Milletvekillerimiz şu anda bunu teklife daha dönüştürmediler. 11. Yargı Paketi'nde olacak. Çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların arttırılması söz konusu.' dedi.

Konuya ilişkin yasa teklifinde örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının artırılmasının öngörüldüğünü aktaran Tunç, şu bilgileri verdi:

'Buna göre, örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapisken 5 yıldan 10 yıla çıkartılacak. Örgüt üyeliği suçunun cezasının üst sınırı 4 yıl hapis iken 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmektedir. Yine örgütün silahlı olması halinde cezada dörtte birinden yarısına kadar yapılan artırım, sadece yarısı oranında olacak şekilde düzenlenmektedir. Buna göre silahlı bir örgütü yöneten kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilirken teklife göre 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecektir.

Diğer yandan, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı kabul edilmektedir. Örneğin örgüt faaliyeti çerçevesinde çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralatan örgüt yöneticisine, yöneticilik suçundan dolayı verilecek, ceza yarısından bir katına artırılabilecektir. Buna göre 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay; 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecektir. Mevcutta çocuğu araç olarak kullanma diye bir suç yoktu.'

- CHP Genel Başkanı Özel'e İBB soruşturmaları eleştirisi

Adalet Bakanı Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) ilişkin başlatılan soruşturmaların başından itibaren konuyu 'adli soruşturma değil, siyasi amaçla yapılmış soruşturma' gibi aktarmaya çalıştığını, bu yönde algı çalışması yaptığını söyledi.

Soruşturmalarla ilgili kamuoyuna yansıyan birtakım suçlamaların var olduğunu aktaran Tunç, 'Ortaya çıkan Beşiktaş iddianamesi var, İBB Başkanı'nın yaptığı, suç teşkil ettiği iddia edilen suçlamalar var. Bunların esasıyla ilgili herhangi bir şey söylemiyor. Tamamen suçlamaları reddediyor. Bu doğru değil. Bunu yaparken de yargı mensuplarına hakaret ediyor, tehdit ediyor. Bunlar kabul edilebilecek bir şey değil.' ifadelerini kullandı.

Özel'in soruşturmaların sonucunu beklemesi, iddialarla ilgili konulara açıklık getirmesi gerektiğini söyleyen Tunç, 'CHP İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili olarak topladığınızı iddia ettiğiniz valiz dolusu paraların, nereden aldığınızı, nasıl toplandığını, kimlerin buraya getirdiğini gündeme getirmiyorsunuz. Sanki hiç ortada suç yokmuş, haksız bir şekilde üzerine gidiliyormuş bir algı oluşturuyor.' görüşünü paylaştı.

İddianame hazırlanmasının ardından yargılamanın başladığını ancak ilk derece mahkemesinde işin bitmediğini anımsatan Tunç, 'Bunun istinafı var, itiraz süreçleriniz olacak. Yargıtayı var. Tüm bu süreçler kendi yargı mekanizması içerisinde yürüyecek konular. Olayı farklı bir tarafa çekerek, özellikle kamuoyunu bu davalar bakımından etkilemeye çalışan bir siyaset izleniyor. Bu doğru değil.' diye konuştu.

- 'Terörü sonlandırma noktasında önemli aşamalar kaydettik'

Adalet Bakanı Tunç, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na davet edildiği anımsatılarak yöneltilen soru üzerine, Türkiye'nin terörle mücadelede çok enerji kaybettiğini söyledi.

Terörle mücadelede 40 yılı aşkın sürede şehitler verildiğini, Türkiye'nin trilyonlarca kaybının olduğunu ve ülkenin gelişmesi ile kalkınmasının önünde terörün çok büyük bir engel olarak bulunduğunu vurgulayan Tunç, 'İstiyoruz ki bundan sonra terör diye bir problemimiz kalmasın.' dedi.

Tunç, terörle mücadelede güvenlik güçlerinin büyük fedakarlıklar gösterdiğine işaret ederek, 'Terörü sonlandırma noktasında önemli aşamalar kaydettik. Teröre zemin hazırlayan, o teröre mazeret olarak gösterilen bütün unsurları ortadan kaldırdık. ' ifadelerini kullandı.

Demokratikleşme adımlarının atıldığını, Kürtçe yasaklarının kaldırıldığını 'İmralı'nın çağrısında da bunların ifade edildiğini' aktaran Tunç, şöyle konuştu:

'Sayın Devlet Bahçeli'nin gruptaki çağrısı çok cesurca, tarihi bir çağrıydı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Ahlat'ta ondan önceki konuşmalarıyla da bütünleştiği iç cephe vurgusu, milli birlik, kardeşlik vurgusu tüm bunlarla beraber yaklaşık bir yıllık süre içinde terör örgütü İmralı'da açıklama yapıldıktan sonra kendini feshetti. Silahları yakmayla ilgili bir görüntü gördük, çekilmeyle ilgili açıklamalar oldu. Burada silah bırakma süreci önemli. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Milli Savunma Bakanlığımız süreci izliyor. Diğer yandan Meclis'te kurulan Terörsüz Türkiye komisyonu dediğimiz, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da geniş kesimleri dinledi. Sivil toplumundan tutun da şehit ailelerine varıncaya kadar herkesi dinledi, bakanları dinledi. Meclis'in yüzde 90'ının temsili sayesinde orada geniş bir mutabakat var. Bizler de Adalet Bakanlığı olarak bu süreci destekleyen, bu süreci kolaylaştıran, idari uygulamalarla neler yapıldığını Komisyon'a anlattık.'

Bakan Tunç, mevcut mevzuat çerçevesi içerisinde yapılan çalışmaların çoğunun kamuoyuna yansımadığını belirterek, 'Ama uygulamalar, sürecin sağlıklı işlemesi ve sürecin kalıcı hale gelmesi bakımından da önemliydi. Gerek hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili endişelerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, gerek idare ve gözlem kurullarının, cezaevlerinde iyi hal değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları çalışmalar.' dedi.

Söz konusu sürece yargı kurumlarının da hassasiyetle baktıklarını aktaran Tunç, Komisyon'da sürecin kolaylaştırılması konusundaki çalışmaları anlattığını belirtti.

'Sürecin getirdiği adımlar olabilir.' ifadelerini kullanan Tunç, şöyle devam etti:

'Yani 'Terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak' gibi pazarlık söz konusu değil böyle hukuk devleti olmaz. Böyle bir pazarlık sürecine devlet girmez. Komisyon süreci önemli, herkes dinlendi. Rapor hazırlanacak ve orada çizilecek yol haritası çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa zaten Meclis bu konuda adım atacaktır. Burada özellikle milletimizin hassasiyetleri bizim için önemli. Bu sürecin onları rahatsız edecek bir noktaya gelmemesi önemli. Bu konuda özellikle hassas davranarak milletimizin isteği doğrultusunda biz yol alacağız.'

- Demirtaş'la ilgili kararı istinaf verecek

Tunç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki ihlal kararının istinaf mahkemesine ulaşıp ulaşmadığı yönündeki soru üzerine Bakan Tunç, 'AİHM'in tek kararı değil bu biliyorsunuz. Yani Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bakanlar Komitesi'nde görüşmeleri devam edenler de var.' dedi.

Demirtaş ile ilgili dosyanın, kamuoyunda 'Kobani davası' olarak bilinen davaya ilişkin olduğunu aktaran Tunç, 'Hepinizin bildiği gibi Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Mayıs 2024'te Demirtaş ve arkadaşları mahkum olmuştu. Bir kısım sanıklar süreli hapis cezaları ve beraatler de almıştı. Şimdi bu dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinde görülüyor.' bilgisini paylaştı.

'Özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal, tutuklamaya yönelik ihlaller' iddiasıyla AİHM'e yapılan başvuruda Mahkeme'nin ihlal kararı verdiğini anımsatan Tunç, 'Bu daire kararına itiraz edilecek mi, edilmeyecek mi gibi bir kamuoyunda tartışmalar oldu. Burada bu süreçlerde biz daire kararlarının Genel Büyük Daire'de görüşülmesini istiyoruz. Büyük Daire'ye gitmeden önce 5 kişilik bir panel var. Bu panel 'Görüşülmesine gerek yok' dedi ve daire kararı kesinleşti. Daire kararı şu anda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek.' ifadelerini kullandı.

Bakan Yılmaz Tunç, Demirtaş'la ilgili ilk derece mahkemesinde hüküm verildiğini, Demirtaş'ın 'hükümözlü' sıfatıyla dosyasının istinafta olduğunu belirterek, 'Buradaki değerlendirme şu anda mahkemenin önünde. Mahkeme ne karar verecek hep beraber bekleyeceğiz.' dedi.

- 'Türkiye'nin AİHM kararlarına uyma oranı yüzde 91'

Adalet Bakanı Tunç, 'Türkiye'nin AİHM kararlarına uymayan bir ülke' olduğu yönünde bir genelleme yapıldığını belirterek, bunun doğru olmadığını söyledi.

Her ülkenin uymadığı kararların bulunduğunu dile getiren Tunç, şunları kaydetti:

'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. Türkiye'de bazı davalar, özellikle dışarıdan da çok siyasallaştırılıyor. O siyasallaştırılan davalar öne çıkarılarak sanki Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hiçbirine uymuyor gibi bir algı çalışması yapılıyor.'

- 'Yeni anayasa çok büyük kazanç olur'

Adalet Bakanı Tunç, yeni bir anayasanın Türkiye için önemli olduğunu belirterek, ''Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına girdik' diyoruz. 'Artık darbeler devri kapanmıştır' diyoruz. Biz darbecilerin yazdırdığı bir Anayasa'yla yönetiliyoruz.' dedi.

Mevcut Anayasa'nın millet tarafından, milletin temsilcileri tarafından yazdırılan bir anayasa olmadığına dikkati çeken Tunç, 1982 Anayasası'na ilişkin, 'Millet oy verip kabul etmek zorunda kaldı ama bir an önce demokratik siyasi hayata geçebilmek için kabul ettiği bir anayasa.' değerlendirmesinde bulundu.

'Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile tek başına Anayasa'nın değişmesi için yeterli bir sebeptir.' ifadesini kullanan Tunç, 'Diğer yandan, yamalı bohça gibi. 170 küsur madde var, 180 değişiklik var. Yani, maddeden fazla değişiklik yapılmış. Mülga maddeler var, sıkıyönetimle ilgili maddeler var ama hep boş maddeler.' görüşünü paylaştı.

Tunç, amaçlarının anayasada yeknesaklığı oluşturmak, sonradan oluşan kurumların diğer maddelerle uyumunu sağlamak, yeni krizlere yol açmamak olduğunu bildirerek, 'Hem de demokratik, sivil, katılımcı bir anlayışla yeni anayasayı milletin temsilcileri ile yazıp millet tarafından onaylanmasını sağlamak. Böyle bir Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ikinci yüz yılının başlangıcında çok büyük kazanç olur.' dedi.

Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu, toplum sözleşmesi hüviyetinde bir anayasayı Türkiye'nin yapabileceğini belirten Tunç, 'Darbe anayasasından da kurtulmuş oluruz. Darbeleri anmak kötü bir şey. O eski karanlık günlere bir daha geri dönmeyelim, bu ülkede bir daha darbe olmasın diye önemli yapısal reformlar da yaptık.' şeklinde konuştu.

Tunç, İç Hizmet Kanunu 35. maddenin daha önce hep darbelere gerekçe gösterildiğini, bu maddenin 14 Temmuz 2016'da yürürlükten kaldırdığını, ertesi gün darbe girişiminin yaşandığını dile getirerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

'Sıkıyönetimi düzenleyen maddeler kaldırıldı, darbeciler yargılanamaz denilen maddeler kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, askeri yargının kaldırılması, bunlar çok demokratik adımlar ama bunlar hep muhtelif zamanlarda farklı gerekçelerle yapabildiğimiz ilerlemeler. Diyoruz ki artık topyekun Millet Meclisi'nde milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir anayasa yapalım. İnşallah olur. Terörsüz Türkiye konuştuğumuz şu ortamda, milletvekillerimiz yeni anayasa çalışması içerisinde olursa ve bu konuda uzlaşma sağlanırsa inşallah milletimize olan borcumuzu yerine getirmiş oluruz.'