ANKARA (AA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 'Yunanistan'da hiçbir siyasal meşruiyet Türkiye'yle olan sorunları bitirecek kadar güçlü değildir.' dedi.
Bakan Fidan, katıldığı Ülke TV canlı yayınında gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.
Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği olmasaydı Gazze ve Suriye dahil olmak üzere bölgedeki olumlu süreçlerin olduğu gibi ilerleyemeyeceğini belirterek, şunları söyledi:
'Halk meşruiyetine dayalı, arka arkaya seçim kazanarak son 23 yıldır kesintisiz, büyük bir nüfusu olan bir ülkenin meşru lideri olmak, seçilmiş lideri olmak ve bunu her 4 yılda bir, 5 yılda bir yenileyerek devam ettirmek ve bu kadar süre bu meşruiyetle gelmek ve bunu yaparken de içeride ve dışarıda ayağınıza çelme atmak için birçok operasyona muhatap olmanız, bunlarla mücadele etmeniz ve bunlardan da muzaffer olarak gelmeniz var. Tabii ki bunun sonunda aslında böyle bir başarı hikayesini bütün dünyadaki liderler hayal ediyorlar. Ama Allah bir tanesine nasip ediyor.'
Bakan Fidan, Türk milletinin son 23 yıldır ortaya koyduğu ferasetin, sabrın, mücadelenin hikayesi olduğunu anlatarak, 'Her zaman için söylüyorum yani bizim büyük ittifaklara demir atmadığımız bir yerde demir attığımız şey, uzun erimli, güçlü, istikameti düzgün, hikmetli bir liderlik. Yani bir millet bununla ayakta duruyor.' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinin bölge halkları için de önemli rol oynadığını ifade eden Fidan, 'Ama güçlü bir ülkenin lideri olarak ve bu kadar büyük mücadelelerden geçmiş bir ülkenin lideri olarak ortaya bir şey koyuyorsanız insanlar ona muhtaçlar. Hele bizim bölgemiz gibi gerçekten çatışmaların, karmaşanın çok olduğu bir yerde.' diye konuştu.
Bölge halklarının Türkiye'ye olan güveninin arabuluculuk konularında güzel işlediğine değinen Fidan, 'Bizim hiç kimsenin toprağında, kültüründe, inancında, dininde, parasında hiçbir şeyimiz yok. Biz kendimizdeki istikrar neyse bunun aynısının diğer tarafta da olmasını istiyoruz ama Cumhurbaşkanı'mızın burada belki olsaydı daha iyi olacak dediğim tek bir husus var. Bu kadar güçlü bir liderlikle, bölgedeki bazı sorunları çözmede karşısında bir, iki tane kendisi gibi insan daha olsaydı o zaman böyle çok daha iyi giderdi.' ifadelerini kullandı.
Sadece Türkiye'nin değil, bölgenin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a daha uzun yıllar ihtiyaç duyduğunu belirten Fidan, 'Çünkü eğer bölgede bundan sonra biz yeni bir ittifak sistemi, bölgesel bir istikrar alanı hep beraber oluşturacaksak, dünya barışına da katkısı olan, dünya ekonomisine katkısı olan, dünya gelişmesine katkısı olan, insan haklarına katkısı olan bir bölgesel ameliye içerisine gireceksek burada güçlü liderliğe ihtiyaç var.' değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Fidan, önemli olanın, doğrunun, hak ve hakikatin aranması ve profesyonel, herkesin menfaatine olacak şekilde bunun arkasından gitmek olduğuna işaret etti.
- '(Rusya-Ukrayna) Taraflar savaşın içinde olduğu kadar barışın içinde de olmalı'
Türkiye'nin Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda katkı vermeye devam edebileceğini belirten Fidan, şöyle devam etti:
'Biliyorsunuz üç tur görüşmelere ev sahipliği yaptık. Bu ev sahipliği yaptığımız görüşmelerde çok detaylı konular tartışıldı. Esir değişiminin ve diğer operasyonel ihtilaf konularının çok detaylarına inildi. Buralarda somut adımlar atıldı, esirler değiştirildi, yaralılar değiştirildi, kayıplar bulundu, çocuklar vesaire. Birçok konuda adım atıldı. Adım atılmayan yerler de var. Taraflar, kendi aralarında nihai bir ateşkes için neye ihtiyaç var? Pozisyonları nelerdir? Limitleri nelerdir? Onları da doğrudan veya ima yoluyla anlatarak birbirlerine aslında bir şeyleri müzakere ettiler adını koymadan.'
Fidan, karşıdakinin niyetinden emin olana kadar her zaman için en kötü senaryoya göre hazırlıklı gidilmesinin savaşın kuralı olduğunu ifade ederek, 'Bu da nedir? Daha fazla harbe hazırlıktır, daha fazla saldırıdır, daha fazla yok etme amacıyla hareket etmektir. Bu her iki taraf için de aynı olunca ne oluyor? Daha fazla imha edici bir savaşla karşı karşıyasınız.' dedi.
İstanbul'daki görüşmelerin süreçte büyük bir rol oynadığını belirten Fidan, 'Şimdi herkesin kendi içerisinde hesap vermek zorunda olduğu aktörler var veya bir anlaşma yapacağı zaman resmi olarak zorunluluk olmasa da gayriresmi olarak şart olan hususlar vardır. Yani askerinizin, istihbaratçınızın, insanların bu işi kabul etmesi lazım.' diye konuştu.
Fidan, 'tarafların savaşın içinde olduğu kadar barışın içinde de olması' gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Cumhurbaşkanı'mız, Sayın Trump'ı (ABD Başkanı Donald Trump) seçildiği ilk gün tebrik etmek için aradı. İki konu söyledi. Rusya-Ukrayna ve Gazze meselesi. Hep bu ısrarla geldik. Daha sonra devreye Suriye meselesi girdi. Oradaki işbirliğimiz konusu. Çok şükür işler daha iyi gidiyor. Ama bu konuyu her zaman için gündeminde tuttu. Türkiye'nin kendi ikili konuları var, ABD'yle yürüyen çok fazla önemli başka konularımız da var ama Cumhurbaşkanı'mız bu iki sorunu, daha sonra Suriye'yi her zaman için yani Trump'la yürüttüğü ilişkinin birinci gündem maddesi yaptı.'
- Yunanistan-Türkiye ilişkisi
Yunanistan-Türkiye ilişkilerine değinen Fidan, 'Yani bu biraz açıkçası yine yakından takip ettiğimiz, biraz karışık, tarihi temelleri olan da bir konu. Biraz siyasal psikolojiyle de ve şartlarla da alakalı bir konu.' dedi.
Fidan, yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yan yana olduklarını söyleyerek, 'Cumhurbaşkanı'mız her seçilen Yunanistan başbakanına şans veriyor. Vermediği hiçbir insan yok. Bakın Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Kıbrıs sorunlarını çözecek siyasi meşruiyeti olan tek insan Cumhurbaşkanı'mızdır. Siyasi gerçekçi analizle söylüyorum. Bunu Yunanlılar da biliyor, Kıbrıslılar da biliyor, herkes biliyor.' diye konuştu.
'Yunanistan'da hiçbir siyasal meşruiyet Türkiye'yle olan sorunları bitirecek kadar güçlü değildir.' diyen Fidan, şöyle devam etti:
'Yunan siyaseti anti-Türk durumu üzerinden besleniyor. İçeride diyelim bir yolsuzluk davası var, hemen bir Türkiye kartı sok. İçeride bir hata oldu, gösteriler başladı, Türkiye'yi gündeme getir. Ben buradan kendilerine de seslenmek istiyorum: Artık Türkler, Yunanlar bölgenin kadim halkları. Yani bizim bu açmazdan çıkmamız lazım. Gelecek bizi bekliyor. Yani oturalım, medeni bir şekilde var olan sorunlarımızı konuşalım. Eğer bir tehdit dili üretmeye devam ederseniz, Türkiye bunun on mislini zaten üretir. Buna gerek yok. Siyaseti buradan kurmayalım. Türkiye'de siyaseti anti-Yunan tezleri üzerinden mi kuruyoruz? Gece gündüz Yunanistan mı konuşuyoruz? Yani bunu niye siz yapıyorsunuz?'
Fidan, AB'nin Avrupa Güvenlik Eylem Programı (SAFE) mekanizmasına ilişkin, 'Yunanistan Başbakanı'nın (Kiryakos Miçotakis) Yunanistan Parlamentosu'nda kendini savunmak için SAFE Programı'na Türkiye'yi nasıl almayacaklarını övüne övüne anlatmaları ibretle tamim edilmesi gereken bir konu. Avrupa'nın sistemi, güvenlik sistemi Yunanistan gibi bir, iki ülke tarafından hijack edilmiş durumda. Bu ülkelerin Avrupa'nın güvenliğiyle falan alakaları yok. Biliyorsunuz 1974'te Yunanistan NATO'nun askeri paktından çıkmıştı, 1980'de geri döndü. O dönem bunu Türkiye kabul etti. Kabul etmeyebilirdi.' sözlerini sarf etti.
Yunanistan'ın Türkiye'yle aynı olgunluğu göstermesini beklediğini dile getiren Fidan, 'Pazartesi günü Lüksemburg'da Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi toplantısı var. Oraya davetliyiz. İnşallah oraya gideceğiz. Orada da Yunanlı meslektaşımız bir görüşme istedi. Ben Yunanistan'daki meslektaşlarımızın, muhataplarımızın bu konudan çok fazla memnun olduklarını da açıkçası düşünmüyorum.' diye konuştu.
Fidan, 'Siyaset Türkiye düşmanlığı üzerinden kurgulandığı için, yani oradaki insan da kendini savunmak için mecburen birtakım şeyler söylüyor.' diyerek, şunları söyledi:
'Ama bu söylemi, eyleme dönüştürdüğü zaman onu yakından takip ediyoruz. Ne Avrupa'daki Türkiye'ye aleyhtarı girişimler ne Doğu Akdeniz'deki çabalar dikkatimizden kaçmıyor. Bunu barışçıl yollarla çözmek için inanılmaz derecede güzel fırsatlarımız var. Burada irade var, gelin çözelim bu sorunları. Yani birbirimize tehdit dili kullanmaya devam edersek, bunun sonu iyiye gitmez.'
Türkiye'nin güvenlik organları, güvenlik algısı, hassasiyeti yüksek olan bir ülke olduğunu vurgulayan Fidan, 'Yani siz barış diliyle geldiğiniz zaman bu ülke size barış diliyle gelir. Başka bir dille geldiğiniz zaman başka bir dille gelir. Bakın biz bu dili ilk başlatan ülke değiliz. Siz bu dili kullanıyorsunuz. Siz bu dili kullandığınız zaman karşısında başka bir dil beklemeyi zaten düşünmeyin. Ama ilk başlatan asla biz olmayız. Bizim ilk dilimiz selamdır, barıştır. Gelin, barışalım, oturalım, konuşalım. Cumhurbaşkanı'mızın metodu bu.' diye konuştu.
Fidan, Yunanistan'daki siyasetin bu sorunu çözecek kadar siyasi meşruiyet üretemeyeceğini belirterek, 'Herkes şundan korkuyor, ya ben bu sorunu çözdüğüm zaman bu benim iktidarıma mal olur mu? Yunanistan'daki sorun bu. Umarız, Sayın Miçotakis görevdeyken bunu yapma imkanımız olur.' dedi.
İsrail'in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ndeki faaliyetlerinin Türkiye'nin radarında olduğunu belirten Fidan, şunları aktardı:
'Bunu çeşitli vesilelerle özellikle Gazze savaşı başladıktan sonra biz gündeme getirdik uluslararası ortamlarda. Kıbrıs biliyorsunuz Gazze'deki soykırıma ev sahipliği yapan bir iki ülkeden biri oldu. Şimdi bu imajını lojistik hava çevirerek düzeltmeyi düşünüyorlar. İnşallah günahlarına kefaret olur yani şimdi insani yardım şeyleri yaparak ama Kıbrıs biliyorsunuz orada kalkan uçaklar çok fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine sebep oldu.'
Fidan, GKRY'nin İsrail'den silah aldığını belirterek, 'Bu silahlanma psikolojisinin kendilerini yanlış bir harekete sevk etme riski de var.' dedi.
'Böyle bir birliktelik çabası var ve biz bu birliktelik çabasını görüyoruz. Biz bununla ilgili uluslararası gerekli mercilere uyarımızı ve kayda geçirmelerimizi yaptık.' diyen Fidan, şunları kaydetti:
'Ama burada tekrar ediyorum, bizim olayları takip etmede, farkına varmada, gerekli senaryoları yapmada hiçbir sıkıntımız yok, çok şükür tedbirleri almada. Ama birinci yaklaşımımız, lütfen daha fazla zaman kaybetmeyelim, Türkiye-Yunanistan ezeli barışı Ege Denizi'nde mümkün, gelin bunu mümkün kılalım. Akdeniz'de bu mümkün, bunu da mümkün kılalım. Kıbrıs Adası'nda Türklerin ve Rumların eşit egemen ortak, huzur ve yaşamı da mümkün, bunu da mümkün kılalım. Yani mesajımız bu. İnşallah karşılık bulur.'
- 'Türkiye için artık bir marka oldu. Tayyip Erdoğan markası, liderlik markası'
Fidan, yoğun gündemde iki dinamiğin işlediğine işaret ederek, şöyle devam etti:
'Birincisi mevcut krizlerin belli konjonktürde olması, bölgesel savaşların aynı anda nüksetmesi, bölgesel gelişmelerin aynı anda nüksetmesi. Bir diğer dinamik de sizin yıllardır iktidar olarak ortaya koyduğunuz, ilmek ilmek ördüğünüz bütün konuların nihayetinde meyve verir hale gelmeye başlaması ve politikanızı daha kurumsal, daha yapıcı bir şekilde dönüştürmeniz. Şimdi geldiğimiz noktada kalıcı barışın, kalıcı kurumsal ilişkinin olmasını istiyoruz.'
Bakan Fidan, Türkiye'nin hem çatışmaları çözümlemekle hem arabuluculukla hem de tehditlere karşı hazır olmakla meşgul olduğunu belirterek, 'Bizlerden liderlik bekleyen, destek bekleyen çok sorun var, konu var. Onlara yetişmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanı'mızın bu konudaki yani kuşatıcı liderliğinin her geçen gün daha fazla aslında diğer ülkeler tarafından tanınıyor olması bir de Türkiye için artık bir marka oldu. Tayyip Erdoğan markası, liderlik markası.' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kesintisiz bir iletişim içinde olduklarını belirten Fidan, 'Devlete ait bilginin küçüğü, büyüğü olmaz. Hepsini aynı ihtimamda dinler, talimatını verir, iradesini koyar, bilir. Yani o en yukarıdaki iradedir.' diye konuştu.
Fidan, gençlerle olan ilişkisine yönelik, 'Şunu görüyorsunuz bizim gerçekten çok sıkıntısını çektiğimiz, yani karanlıkta mücadelesini verdiğimiz birçok konu aslında halka bir görünmez mesaj olarak gitmiş.' diyerek, Türk strateji kültüründe, hayatında, modern zamanlarda bunu var edebiliyor olmanın ve gençlerin bunun etrafında kenetleniyor olmasının çok önemli olduğuna değindi.
Bakan Fidan, samimiyete ve bilgiye dayalı konuşmaya önem verdiğine işaret ederek, 'Diplomatlar işlerini tam yaparlarsa aslında askerlere ve istihbaratçılara daha az iş düşer. Burada ilerletilecek sözle, özel diplomatik metotlarla ilerletilecek çok alan var. Aslında Dışişleri Bakanlarının temsil ettiği stratejik duruş bir ülke adına çok önemli bir duruş. Ülkenin siyasi vizyonunu, siyasi liderinin oluşturduğu dış politikayı koordine etmekle yükümlüsünüz ve bunu yaparken attığınız bir ton adım var.' ifadelerini kullandı.
Dış politika ilişkilerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan güveninin ve insanları yıllardır tanıyor olmanın iki önemli faktör olduğunu belirten Fidan, 'Eğer diplomasi yoluyla çözmek istiyorsanız empati kurup gitmeniz lazım. Tek taraflı bir dayatma, tek taraflı bir direnişle karşılaşır. Çözümsüzlük olur.' dedi.
Fidan, Türkiye'nin üzerine düşen sorumluluğun çok fazla olduğunu söyleyerek, 'Önce yıllardır zaten biliyorsunuz içeride verdiğimiz mücadeleler. Sonra bu bölgede olan konular. Ve daha da iyiye gitmeyecek. Aslında normali bu anormallik içerisinden aramamız gerekiyor. Bütün bu krizleri aslında insanlığın kendi anlam dünyasını, kendi hayatını tekrar var etmesi için Türkiye'nin aynı deniz feneri gibi bir ışık tutucu, yol gösterici olması rolünü üstlenmesi lazım. Ben bu rolü oynayabildiğini düşünüyorum.' diye konuştu.
Bakan Fidan, ayrıca şunları kaydetti:
'İnsanlık keşke bu kadar fakir olmasaydı. Keşke teknolojik ilerlemelere paralel erdemi, anlamı, hakikati de ilerletebilseydi insanlık. Teorik fizikte ileri gittikleri kadar insanlar ahlakta da ve diğerkamlıkta da ileri gidebilselerdi yani bunu götürebilseler de daha iyi olurdu.'
(Bitti)