İSTANBUL/ANKARA (AA) - İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Sıfır Atık Forumu kapsamında 'Döngüsel Ekonominin Finansmanı' paneli gerçekleştirildi.
Sıfır Atık Vakfı tarafından, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı (UNEP) ve BM İnsan Yerleşimleri Programı (UN-Habitat) işbirliğiyle düzenlenen forumda, 'Döngüsel Ekonominin Finansmanı' paneli düzenlendi.
Moderatörlüğünü eski Fas Çevre Bakanı ve EauGlobe Kurucusu Hakima El Haite'nin üstlendiği panelde, küresel ölçekte metan emisyonlarının azaltılmasına odaklanan ilk uluslararası fon olan Global Methane Hub'ın Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Marcelo Mena, yatırım şirketi Co-Capital'de Yatırım ve Portföy Başkan Vekili Maria Jose Valdivia, risk sermayesi şirketi Regeneration.VC'de Kıdemli Yatırım Uzmanı Destana Herring konuşmacı olarak yer aldı.
Mena, daha önceden Şile Çevre Bakanlığı görevini yaptığını ve geçmişinin biyoteknolojik mühendisliğe dayandığını, iklim değişikliği perspektifinden sağlığa odaklanmak ve finansal araçları kullanarak metan emisyonlarını azaltmak amacıyla çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
'Tarımda, petrolde ve diğer alanlarda 2050'ye kadar yüzde 0,3'lük katkıda bulunabiliriz. Yani aslında bu küçük yüzde bile küresel ısınma karşısında elde edebileceğimiz güzel bir adım.' diyen Mena, emisyonların çoğunun atıklar tarafından oluşturulduğunu dile getirdi.
Mena, emisyonların çoğunu oluşturan atıkların da 'organik atık' olarak nitelendirildiğini belirterek, bugünün gıda sisteminin emisyonlarının yarısını soğuk zincirler, hayvan yemi, soğutma sistemlerinin bakımı gibi alanların oluşturduğunu, bu durumun organik atıkların yarattığı sorunları artırdığını vurguladı.
- 'Gıdanın yeryüzünü koruma açısından önemli bir sistem olduğunu gördüm'
Valdivia da biyoçeşitlilik ve gıda alanındaki yatırımları yönettiklerine değinerek, ekonomik sistemlerin doğa üzerindeki doğrudan etkisini fark edip bu alana yöneldiğini söyledi.
'Gıda sistemini düşünüp gördüm. Gıdanın genel olarak dünyanın güvenliği açısından ya da yeryüzünü koruma açısından önemli bir sistem olduğunu gördüm.' diyen Valdivia, bu sebepten dolayı çalıştığı ekonomik sistemde kalmak istemediğini ve sonrasında farklı bir çalışma alanına geçiş yaptığını anlattı.
Valdivia, Co-Capital'de sistem değişikliğini yaratmak için stratejiler geliştirdiklerini, Meksika'da bölgesel düzeyde girişimlerle hanelere ulaşarak filantropik sermaye ile yerel sistemleri ve girişimcilik ekosistemlerini dönüştürmeye çalıştıklarını kaydetti.
Biyoçeşitliliğin ve gıda sistemlerinin sıfır atık hedefine ulaşmada ve genel çevre üzerindeki etkileri açısından hayati olduğunu vurgulayan Valdivia, Latin Amerika'nın yüksek biyoçeşitlilik potansiyeline rağmen bu potansiyelin kaybolduğunu ve yerel girişimcilerin sınırlı kaynaklarla mücadele ettiğini, Co-Capital'in bu açığı kapatmak ve doğru sermayeyi bulmak için çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
Herring ise plastik kirliliğinin dünyadaki karbon ayak izinin yüzde 40'ını oluşturduğunun ve okyanuslardaki kirliliğin yüzde 90'ının mikro plastik kirliliği kaynaklı olduğunun altını çizdi.
Herring, şunları kaydetti:
'Sera gazlarından, küresel ısınmadan bahsettik ama mikroplastik ve mikroplastik kirliliğinin de küresel ısınma kadar önemli olduğunu düşünüyorum ve eğer mesela sera gazları, kirlilik dağında hani Everest Dağı'nın üst noktasıysa mikroplastik kirliliği hemen onun bir alt noktasıdır.
Ticari ve endüstriyel sanayi suyunun arıtılması, bu suyun işlenmesi vesaire gibi konularda sudaki mikroplastiğin arındırılması son derece imkansız diyebiliriz hatta çok çok zor. Çünkü mikroplastik dediğimiz şey bir milimetre plastiğin milyonda biri kadar bir boyuta sahip. Dolayısıyla arıtılması ya da başka bir maddeden arıtılması neredeyse imkansız.'