Kültür-sanat

'La Boheme' eserinin prömiyeri yarın AKM'de gerçekleştirilecek

- Rejisör Yiğit Günsoy: - 'Dört genç erkeğin aşık oldukları kadınlarla 1800'lerin başında yaşadıkları zorluklar ve dostluklarının hikayesi' - Orkestra Şefi İbrahim Yazıcı: - 'Puccini, Almanların çok büyük bestecisi Wagner'den çok etkilenmiş. Enteresan bir eser, bir çırpıda başlıyor ve bitiyor. Bizim eski Türk filmlerine benzetebiliriz bunu'

İSTANBUL (AA) - ÖMER MİRZA ŞEKER - İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), Giacomo Puccini'nin 129 yıllık ünlü eseri 'La Boheme' operasının prömiyerini Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) yarın yapacak.

Eser, gençliğin ateşini, aşkın acısını ve müziğin sonsuzluğunu aynı sahnede bir araya getirerek hayatın tüm renklerini izleyicilere sunacak.

Giacomo Puccini'nin etkileyici müzikleri ve Luigi Illica ile Giuseppe Giacosa'nın güçlü librettosunu sahneye taşıyan eserin rejisörlüğünü Yiğit Günsoy, orkestra şefliğini İbrahim Yazıcı üstlendi.

Yapıma ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Günsoy, Puccini'nin eserinin en sık sahnelenen operalardan biri olduğunu belirterek, hikaye kasım sonu ile aralık ayında geçtiği için gösterimin bu tarihlere denk getirildiğini söyledi.

- 'Onların hizmetçisi olmamız lazım'

Rejisör Günsoy, eserde dört genç erkeğin hayata tutunma çabaları ve aşklarının işlendiğini dile getirerek, 'Aşık oldukları kadınlarla beraber 1800'lerin başında yaşadıkları zorluklar ve dostluklarının hikayesi. Bu nedenle ilgi çekici bir konu. Puccini'nin müziği zaten çok güzel. İstanbullu sanatseverlerle güzel bir akşam geçirmeyi ümit ediyoruz.' dedi.

Eserleri klasik şekilde sahnelediğini anlatan Günsoy, şunları kaydetti:

'Bir rejisörün en büyük sorumluluğu, besteciye ve librettiste saygı göstermek. Onların benim deyimimle hizmetçisi olmamız lazım. O yüce insanların eserlerini en iyi, doğru şekilde halka iletmemiz gerektiğine inanıyorum. O yüzden klasik olarak sahneliyorum. Tabii ki birtakım ufak tefek dokunuşlar, değişiklikler oluyor. Bu prodüksiyonu üç sene evvel Antalya'da yapmıştım ben. Üç sene içinde hepimizin eserlere bakışı, yaşadıklarımız değişiyor. Onun için ana çatı sabit olmakla birlikte ufak tefek değişiklikler, eklemeler, çıkarmalar bu prodüksiyonda da var.'

Yiğit Günsoy, mükemmel bir ekiple çalıştıklarını vurgulayarak, 'Solistlerimin hepsi birbirinden iyi, son derece hazırlıklı. İlk günden itibaren geldiler provalarına. Bu, bir rejisör olarak beni çok mutlu etti. Koromuz 59 kişi, 10 kişilik çocuk koromuz, 10 solistimiz, 9 figüranımız var. Güzel, hareketli, neşeli ve oldukça kalabalık bir ikinci perdemiz var. Kalabalık bir ekibiz.' dedi.

- 'Ağlamadığım temsil yok'

Orkestra Şefi İbrahim Yazıcı, Puccini'nin bir şaheser yazdığının farkında olmadığını söyleyerek, 'Puccini, Almanların çok büyük bestecisi Wagner'den çok etkilenmiş. Enteresan bir eser, bir çırpıda başlıyor ve bitiyor. Bizim eski Türk filmlerine benzetebiliriz bunu. Gençler bir arada, delikanlılar eğleniyor ama kızımız maalesef verem. Sonunda delikanlıya aşık oluyor fakat zavallı oğlan, kızın hastalığında yeteri kadar iyi bakabilecek, onu tedavi ettirebilecek kadar maddi durumu olmadığı için ondan ayrılması gerektiğini ve onu asla sevmediğini söylüyor. Tipik Türk filmlerindeki gibi istemeyerek ayrılıyor.' ifadelerini kullandı.

Eserin hem çok eğlenceli hem de dramatik olduğunun altını çizen Yazıcı, ikinci perdede karnaval havasının olduğunu söyledi.

Yazıcı, şöyle konuştu:

'Mendilleriyle gelsin dinleyicilerimiz. Eserin müzikal kısmı oldukça güçlü. Orkestra şefi olarak yönetmek için en güç eserlerden bir tanesi. Yurt dışında büyük bir opera evine orkestra şefi olarak kadrolu giriş yapacaksanız bu eserin ikinci perdesini size mecburi eser olarak yönettirirler. Sahnenin üzeri çok kalabalık. Bir yandan tiyatroya hizmet etmemiz gerekiyor. İlk önce şarkıcılarla tek tek çalışıyoruz. Önce piyanistlerimiz onları hazırlıyor. Ondan sonra ben işi ele alıyorum. Sonra rejisörümüz onlarla sahne üzerinde çalışma yapıyor. Çalışmalarda mümkün olduğu kadar orada bulunuyorum ki şarkıcılara yardımcı olayım. En eğlenceli şey, bizim için provalar çünkü temsil gibi oluyor. Seyirci, eminim ki bu güzel prodüksiyonu zevkle karşılayacak. Daha evvel Antalya'da yönetmiştim. Demode gözükmekle beraber konu o kadar renkli bir şekilde sahneye konuldu ki izleyicilerimizin de teveccüh edeceklerine eminim. Kesinlikle çok güzel zaman geçirecekler ama dediğim gibi mendillerini sakın unutmasınlar. Ağlamadığım temsil yok. O kadar insana tesir ediyor. Sözleri çok etkileyici. Muhteşem bir şiir silsilesi üzerine kurulmuş. Libretto dediğimiz şey, romanın aslında şiire çevrilmiş hali. Eserin başrol kahramanı Rodolfo, şair. Onun ağzından kıza o kadar güzel şiirler çıkıyor ki zaten kız da ona şiirlerle cevap veriyor. İnsan, gözyaşlarını tutamıyor. Üst yazımız da olduğu için bütün seyirciler çok rahatlıkla takip edecek.'

- 'Duygu geçişleri çok yoğun olan bir opera'

Eserde 'Rodolfo' karakterini yorumlayan Burak Dabakoğlu, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nden konuk sanatçı olarak geldiğini belirterek, 'Benim için ekstra bir mutluluk. İlk defa İstanbul operasında bir temsil yapacağım ve çok sevdiğim bir opera ve rol. O yüzden çok heyecanlıyım, mutluyum. Bir an önce o günün gelmesini istiyoruz. Çok da güzel bir çalışma ortamı var. Gerçekten büyülü bir sahne burası. O yüzden ben çok memnunum, mutluyum.' dedi.

İzleyicilerin hem gülmeye hem de ağlamaya hazır olması gerektiğinin altını çizen Dabakoğlu, 'Duygu geçişleri çok yoğun olan bir opera. O yüzden çok eğlenip gülecekler ve bir anda da çok duygusal bir duruma geleceklerine eminim.' dedi.

- 'Talihsiz kadere mahkum insanların yaşayışları ve çaresizlikleri var'

'Mimi' karakterini canlandıran Dilruba Bilgi, provaların çok güzel geçtiğini ve Dabakoğlu ile aynı eserde rol almaktan mutlu olduğunu söyledi.

Paris'te yaşayan ve dikişle uğraşan Mimi'nin verem olduğunu anlatan Bilgi, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bohem bir hayat, iyi bir tedavi süreci, yaşam şartı olmadığı için hayat, onu bu hastalık ile ciddi bir şekilde sınıyor. Rodolfo'nun aşkı, belki onu bir kaç sene daha yaşatmış olabilir. O yüzden gerçek bir aşk hikayesi. Değerli şefim İbrahim Yazıcı'nın da söylediği gibi bir Türk filmi gibi izleyecekler. Bu güzel heyecanımızda bizi yalnız bırakmayın. İzleyicilerin hem güleceği hem ağlayacağı, talihsiz kadere mahkum insanların yaşayışları ve çaresizlikleri var.'

- 'Etrafımızda gördüğümüz karakterlerle de çok benzeşiyor'

Solist Sevim Ateş, 'Musetta' karakteriyle sahneye çıkacağını söyledi.

Karakterinin sahneye nasıl hükmedeceğini bilen, cazibeli, son derece gösterişli bir şarkıcı olduğunu dile getiren Ateş, 'Bu cazibesi ve gösterişinin gerçekte böyle olmadığını, aslında çok sıcak, şefkatli bir karakter olduğunu dördüncü perdede göreceksiniz. Mimi'ye şefkati, arkadaşlığı, yardımseverliği aslında karakteri dördüncü perdede ortaya çıkıyor. Çok sevdim ben karakteri, bana çok yakın, cıvıl cıvıl bir karakter. Bunun altında kendimden, hayattan çok şey buldum. Cazibesi ve gösterişinin altında gerçekten çok iyi bir karakter. Etrafımızda gördüğümüz karakterlerle de çok benzeşiyor.' görüşünü paylaştı.

'Ressam Macello'yu canlandıran Murat Güney de 'Paris'te yoksul hayat sürüyor. En yakın arkadaşlarıyla bir çatı katında yaşıyorlar. Tutkulu ve fırtınalı bir ilişkisi var. Musetta neşeli, flörtöz bir kadın, onunla sevgili. Marcello karakteri genellikle hem mizah hem duygu taşıyor. Arkadaş grubunun en gerçekçi ögelerinden birisi aslında. Operanın ilerleyen bölümlerinde Musetta ile ilişkisi hem romantik hem de trajik bir boyut kazanıyor. Marcello, aslında sanatçı dostlar grubunun ressamı. Eserin duygusal dengesini sağlayan bir karakter. Benim çok keyifle oynadığım ve birebir yaşadığım bir rol bu. Uzun soluklu oynadığım bir eser ve rol. Keyif alarak seslendiriyorum her seferinde.' ifadelerini kullandı.

La Bohem romanının yazarı Henry Murger, karakterlerin hepsini gerçek hayatta var olan kişilerden ilhamla oluşturduğu eserini, 'Bohem hayattan sahneler' olarak isimlendiriyor.

Dekor tasarımını Gürcan Kubilay, kostüm tasarımını Gülden Sayıl, ışık tasarımını Mustafa Eski, koro şefliğini Paolo Villa, çocuk korosu şefliğini Emre Gülnar'ın üstlendiği eser, 26 ve 27 Kasım ile 13,17 ve 20 Aralık'ta yeniden izleyicilerle buluşacak.