İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi İç Su Kaynakları Ana Bilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Zehra Güngör, balık yetiştiriciliği atıklarının mikroalg üretiminde değerlendirilmesini sağlayacak projesiyle denizlerdeki kirlilikle mücadeleye katkı sunmayı hedefliyor.
Güngör, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Hastalıkları Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş ve aynı bölümden Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Tunçelli danışmanlığında yürüttüğü projesini, balık yetiştiriciliğinde çıkan atık suyun topraksız tarımda kullanıldığı akuaponik yöntem üzerinden geliştirdi.
Bu yöntemde yetiştiricilik sırasında balıkların yemlerinde sindiremediği kısımlar, dışkı ve üreyle suya karışırken, bu su, bitki yetiştiriciliğinde kullanılıyor. Güngör'ün projesi, bitki yetiştiriciliğinde kullanıldıktan sonra geriye kalan ve azot ve fosfor açısından zengin çamurun da değerlendirilmesine dayanıyor. Elde edilen çamur, denize deşarj edilmeyip alg yetiştiriciliğinde kullanılıyor ve bu sayede denizlerdeki azot ve fosfor yükünün azaltılması, sürdürülebilir bir döngüsel üretim modelinin geliştirilmesi hedefleniyor.
Projenin danışmanlarından Dr. Tunçelli AA muhabirine, öğrencileri Güngör'ün ders kapsamında geliştirdiği fikrin kısa sürede projeye dönüştüğünü söyledi.
Akuaponik yetiştiricilik sistemleri dersinde balık atıklarının bitki yetiştiriciliğinde nasıl kullanıldığını öğrencilere aktardıklarından bahseden Tunçelli, 'Dersin uygulamasını yaptığımız sırada Zehra, 'Bu kalan atığı biz sürekli atmak durumunda kalıyoruz ama burada hala belli bir azot, fosfor yükü var' dedi. Akuaponik sistemin orijinalinde balık atıklarından çıkan su, bitki yetiştiriciliğinde kullanılır. Bitkiler bu yükü alarak suyu temizler ama yine de mekanik filtrasyonda bir çamur oluşur ve bu çamurda da azot ve fosfor kalır. Bunlar da besin tuzlarıdır.' dedi.
Tunçelli, öğrencisinin bu atıkları mikroalg üretiminde değerlendirme fikrini ortaya attığını, daha sonra bu fikri geliştirdiklerini anlattı.
Balık yemlerinin protein bakımından zengin olduğuna ve yüksek azot içerdiğine değinen Tunçelli, şöyle devam etti:
'Bunun bir kısmı vücutta tutulurken, bir kısmı dışarıya atılıyor. Bu atıklar göllere, nehirlere, denizlere ulaştığında azot ve fosfor yükü artıyor. İnsan nüfusu sürekli artıyor ama dünyanın kaynakları sınırlı. Bu süreci sürdürülebilir hale getirmenin yollarını arıyoruz. Balığa verilen proteinin ziyan olan kısmını mikroalg üretiminde değerlendirerek hem atıkları ekonomiye kazandırmayı hem de denizlere ulaşan kirliliği azaltmayı amaçlıyoruz.'
Geliştirilen sistemle dışarıya verilen azot ve fosfor yükünü neredeyse sıfıra indirebileceklerini ifade eden Tunçelli, 'Balığın yemediğini bitki alıyor, bitkinin alamadığı çamurda kalıyor. Biz bunu biyoreaktörlerde alg üretimine dönüştürerek neredeyse sıfır azot ve fosfor yüküyle deşarj edilebilecek bir sistem tasarlıyoruz.' dedi.
Mikroalglerin birçok alanda kullanılabileceğini kaydeden Tunçelli, balığa göre daha az müdahaleyle mikroalglerden daha fazla biyokütle elde edilebileceğine dikkati çekti.
- 'Mikroalgler için besi ortamı oluşturduk'
Projeyi geliştiren Zehra Güngör, fakültede aldığı akuaponik dersi kapsamında bir sistem kurduklarını, bu sistemde balıklardan çıkan atıklarla marul gibi tüketilebilen bitkiler yetiştirdiklerini, ancak sistem kapalı bir döngü olduğundan, bir süre sonra çamur ve atık su şeklinde yeni bir atık oluştuğunu belirtti.
Bitkilere verdikleri atıklardan geriye kalan besin açısından zengin çamuru çeşitli yöntemlerle işleyip, içindeki azot ve fosforu çözerek mikroalgler için bir besi ortamı oluşturduklarını aktaran Güngör, mikroalgleri bu ortamda geliştirdiklerini bildirdi.
Mikroalglerin dünya çapında giderek daha fazla önem kazandığının altını çizen Güngör, sözlerini şöyle tamamladı:
'Artan nüfus ve azalan kaynaklar nedeniyle mikroalgler biyoprotein ve biyoaktif maddeler açısından çok değerli. Biyodizel üretiminde, gıda ve kozmetik sanayisinde kullanılabiliyorlar. Bu yüzden atıklardan besi yeri elde ederek maliyeti düşürmek ve üretimi uygun hale getirmek çok önemli. Bizim çalışmamız da buna katkı sağlayabilir.'