İSTANBUL (AA) - Yazar ve şair Murathan Mungan, TÜYAP Fuarcılık Grubu tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen '42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda okurlarıyla bir araya geldi.
Bu yıl 'Edebiyatın Her Hali' temasıyla gerçekleştirilen fuarın onur yazarı Mungan, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nin Marmara Salonu'nda TÜYAP'ın düzenlediği ve Faruk Şüyün'ün yönettiği 'Murathan Mungan'ın Her Hali' başlıklı söyleşide konuşma yaptı.
Bu yıl aldığı ödüllerden, katıldığı etkinliklerden ve söyleşilerden keyif aldığını dile getiren Mungan, 'Keyif verdi ama bu hızla yeterince tadına varamadım. Sadece yorgunluğunu hissettim. 2026'da biraz ayaklarımı uzattığım zaman 'yani, hoştu ya' diyeceğim ama şu anda türbülanstayım.' dedi.
Mungan, yaklaşık 50 yıldır yazarlık hayatında hiç durmadan çalıştığını belirterek, şöyle devam etti:
'50 yıldır hiç cepten yemedim. Hep yeniden çalıştım. Bu süreçte güzel olgunlaşıyorum. Gençlik yıllarımda narsisizm ve aynayla olan ilişkime baktığım zaman bu geçen süreyi bu kadar hazımla kabul edebileceğimi hiç akıl edemezdim. Saçlarım erken yaşta dökülmeye başladı. Yani 24-25 yaşlarındayken 'Eyvah saç gidiyor.' dedim. O ayna karşısında o yaşlarda başımıza sürmediğimiz bir şey kalmadı. Ama sonradan fark ettim, o (saçımın dökülmesi) beni insan yapmış, beni imge olmaktan çıkarmış. Yaşam karşısında sana bir kabullenmeyi öğretmiş. Hayat sana öğretir zaten ama sen iyi bir öğrenciysen öğretir.'
- 'Bizim insanımız ne yazık ki yaşlanmayı bilmiyor'
Yaşamın herkes için benzer döngülerle ilerlediğine işaret eden Mungan, 'Ama bizim gibi yazdığı, çizdiği ortada fazla görünen insanların maceraları çok farklı zannediliyor. Farklı olan yanları var ama genel insanlık macerasından çok da farklı bir şey yaşamıyoruz.' ifadelerini kullandı.
Murathan Mungan, yaşamın zamanla insana bir ölçü getirdiğini söyleyerek, şunları kaydetti:
'O ölçülerin içerisinde bir zamanlar karar verdiğin, ne yapmak istediğin konusunda daha yol alıcı oluyorsun. Ben hep söylerim, Türkiye insanında genel gördüğüm bir şey bu, bizim insanımız ne yazık ki yaşlanmayı bilmiyor. Özellikle ayna kelimesinde çok gördüğüm bir şey var, kötü yaşlanıyorlar. Yani yaşlılığın halinin getirdiği olgunluk, biraz balkondan bakmak, birtakım hoşgörüler kazanmak, kabullenmekten ziyade aynı ergen hırçınlıklarını, ergen rekabetçiliklerini koruyarak birbirini didikleyen, çelmeleyen figürler haline geliyorlar. Ben sanat dünyası için de bunu söyleyebilirim. Ben iyi örneklerden de çok kötü örneklerden de ders aldım. 'Ben de yaşlanınca onun gibi mi olacağım' korkusu bana yerleşti. Bir iç terbiye kazandırdı.'
- 'Şiirleri yırtıp atmak, aslında yazarlıkta olgunlaşmak demek'
'Çağ Geçitleri' kitabının çok beğenildiğini ve çok güzel eleştiriler aldığını aktaran Mungan, 'Çağ Geçitleri'ni çıkarmadan önce ben 42 şiiri çöpe attım. Bu da olgunlukla, yaşla gelen bir şey. Onlar kötü oldukları için değil, ona benzer zaten şiirler yazmışım, bazen zaten daha iyisini yazmışım ya da tekrar etmişim. İşte o şiirleri yırtıp atmak, aslında yazarlıkta olgunlaşmak demek.' dedi.
Mungan, şiir, öykü, roman gibi edebiyatın birçok türünün kendine öz bir dil disiplini olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Diyelim ki 3 ay boyunca sadece deneme yazdıysan zihnin, elin, dilin deneme diline kitleniyor. Oradan çıkıp şiire, hikayeye geçmek, böyle kapıyı açıp odadan salona çıkmak gibi kolay bir şey değil. Kısa da olsa bir süre gerektiriyor. O dili aramak, yeniden edebiyat kurmaca diline dönmek ya da tersi. Hem türlerin kendi dili var hem de denemede kullandığın bir üslubu, birebir bir hikayeye, romana taşıdığın zaman, orada vereceğin hasar var. Onlara dönebilmek için de eleştirel değil, kendine zalim olman, hem de ölçülerini kuramsal okumalarınla güçlendirmen gerekiyor. Eski usul bilgiye sahip olanlar mesela sanatı hep bir ilham sorunu, bir yetenek sorunu olarak alırlar. Evet yetenek şarttır. Kimse kusura bakmasın. Yetenek dünyada eşit dağıtılan bir şey değil. Zaten dünyanın adil bir yer olduğunu size kim söyledi? Ama o yeteneği geliştirmek, kollamak gerekiyor. Ondan sonrası üstüne inşa edeceğin şeyi iyi kurmak, seçimlerini iyi yapmak gerekiyor. Fakat konfeksiyonlaşma tehlikesine de düşmemek gerekiyor.'
- 'Bir kalemi 50 yıl diri tutmak kolay bir şey değil'
Bu tespitini genç yaşta sezgileriyle öğrendiğini dile getiren Mungan, 'Çok iyi yaptığım söylenen şeylerden bir tane daha yapmadım. 'Yaz Geçer' kitabım 1993'te ilk baskısını yapmış. Her sene yeni baskı yapar, artık onun macerası. Hatta 'Yalnız bir Opera' şiiri benden bağımsız kendi başına bir tarih oldu. Şimdi bunları çok iyi yaptıktan sonra, 'okur bunu çok beğendi, bundan bir tane daha yapayım' dememek bir aydın ve yazarın namusudur benim için.' görüşünü paylaştı.
Murathan Mungan, yazarlığında üretkenliğinin en büyük kaynağının yetinmemek olduğunu belirterek, 'Tekrarlamamak, aynı tuzaklara düşmemek, 'Bu da hep aynı şeyi yazıyor' dedirtmemek benim derdim. Ama söylediklerime beni ben yapan temel dertler, dünya görüşüm, siyasi duruşum, bir sürü şey eklenir. Bunlar için senin o tezgahı diri tutman gerekiyor. Bir kalemi 50 yıl diri tutmak kolay bir şey değil. Bunun için de çok çalışman gerekiyor. Biz genel olarak tembel bir toplumuz.' dedi.
Elinde yayımlamaya hazır birçok eseri olduğunu, fakat son dönemde 2 büyük roman üzerine çalıştığını anlatan Mungan, sözlerini şöyle tamamladı:
'Bir tanesi beni çok fazla heyecanlandıran bir roman. O kadar uzun zaman ona emek harcadım ki, bir o kadar daha emek gerektiriyor. Çok kıymet verdiğim bir iş ve adı şimdilik 'Bir İstanbul Romanı'. Konusu 1841'de İstanbul'da başlıyor, 1979'da İstanbul'da bitiyor. Bir tuhaf panoramik bir kitap ve içeriği zengin. Ama ameleliği çok. Çok araştırmam, çok taş taşımamı gerektiriyor. İkinci de 'Şairin Romanı' çıktığı günlerde çok sevildi. Kitap, özellikle Anadolu'da hiç beklemediğim şekilde gün günden daha büyüyerek ilgiyle karşılandı ve birçok okurumun en gözde kitabı. Ben de epey bir zaman önce başladığım, 'Şairin Romanı'ndaki Moottah'ın zamanında gene başka bir gezegende geçen distopik bir ütopya yazıyorum.'





