AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Netanyahu şebekesi durdurulmadan, Netanyahu şebekesi hukuk önünde yargılanmadan diğer konuların konuşulacağı bir zeminin olmadığı net bir şekilde görülmüştür." dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezi önünde açıklamalarda bulundu.

Eski TBMM Başkanı Karakaş için Meclis'te cenaze töreni düzenlendi
Eski TBMM Başkanı Karakaş için Meclis'te cenaze töreni düzenlendi
İçeriği Görüntüle

Ömer Çelik, MKYK'de Konya'nın Seydişehir Belediye Başkanı Hasan Ustaoğlu ile Emirgazi Belediye Başkanı Mesut Mertcan'ın AK Parti'ye katıldıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediye başkanlarına rozetlerini taktığını ifade eden Çelik, "Belediye başkanlarımıza, her geçen gün büyüyen ailemize hoş geldiniz diyoruz. Önümüzdeki günlerde başka partilerden meclis üyesi arkadaşlarımızın ve belediye başkanlarımızın katılımları devam edecek." diye konuştu.

Çelik, MKYK'de Yerel Yönetimler Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığının sunumlarının olduğunu, ayrıca Meclis çalışmalarına ilişkin de sunum yapıldığını söyledi.

Birinci gündem maddelerinin Gazze olduğuna dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğitim öğretim yılının açılmasıyla birlikte orada bombalanan, öldürülen çocuklara bir kere daha dikkat çekmek için Gençlik Kollarımız 'Boş Sıralar' adı altında bir etkinlik gerçekleştirdi. Bununla Gazze'de, dünyadaki bütün çocukların doğal olarak, kendiliğinden, gayet tabii görülen hakları varken Gazzeli çocukların İsrail'deki soykırım çetesi tarafından bundan nasıl mahrum bırakıldığı bir kere daha gösterilmiş oldu. Bütün illerimizde, ilçelerimizde bu etkinliği gerçekleştiren Gençlik Kollarımızı tebrik ediyoruz. Başından beri söylüyorduk, 'Bu iş sadece İsrail'in kendini savunma hakkı' diye konuşanları mahcup edecek, onları çok zor duruma düşürecek noktalara gelecek diye. Çünkü ilk baştan itibaren bu şebekenin başındaki Netanyahu, David Koridoru'nun kurulmasından, Orta Doğu'daki haritaların değiştirilmesinden bahsediyordu. Bu saldırganlık Suriye'ye, Lübnan'a, İran'a, Yemen'e yayıldığı gibi, son olarak dost ve kardeş Katar topraklarında da bir saldırı gerçekleştirilmiştir."

İsrail'in Katar'a saldırısı

Sözcü Çelik, Katar'daki saldırının son derece istisnai özelliklerinin olduğunu dile getirdi.

İsrail propaganda makinesinin, aylardır, haftalardır, yıllardır sürekli olarak Hamas'ın herhangi bir şekilde müzakereye, ateşkese yanaşmadığını, barıştan yana olmadığını söylediğini anımsatan Çelik, Hamas'ın başından beri, İsrail tarafının sürekli olarak hakkaniyetsiz ve haksız şartları dayatmasına rağmen, bir irade ortaya koyduğunu, müzakereye açık olduğunu, meşru şartları kabul edebileceğini söylediğini vurguladı.

Hamas'ın ne zaman bir müzakere çağrısı yapılsa buna olumlu yanıt verdiğini anlatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"Hamas müzakere heyeti bu şartları konuşmak üzere bir toplantı kararı almıştı. Doğrudan barış, ateşkes müzakerelerini değerlendirmek üzere yapılan bu toplantıyı İsrail başka bir ülkenin topraklarında, Katar'da hedef aldı. Bu, soykırım şebekesinin hiçbir kural tanımadığını ve bu kural tanımazlıkla birlikte müzakere heyetini bile tuzağa düşürecek kadar sinsi yaklaşımlar içerisinde olduğunu bir kere daha göstermiştir. İsrail'in Katar'da gerçekleştirdiği bu barbarca terör eylemi, barış isteyen, ateşkes isteyen bütün ülkelere dönük bir saldırıdır. Bir kez daha görülmüştür ki bugün dünya sistemini, uluslararası hukuku, ülkelerin güvenliğini tehdit eden en başat aktör, Netanyahu şebekesidir. Netanyahu şebekesi durdurulmadan, Netanyahu şebekesi hukuk önünde yargılanmadan diğer konuların konuşulacağı bir zeminin olmadığı net bir şekilde görülmüştür. Doğrudan müzakerelere, diplomasiye, ateşkes sürecine, uluslararası toplumun çağrısına dönük bir saldırı gerçekleştirmiştir."

Sumud Filosu'na saldırılar

İnsanlığın çeşitli ailelerinden, ülkelerinden, yerlerinden Gazze'deki Siyonist ve soykırımcı siyasetin parçası haline getirilmiş, açlığın ve kıtlığın silah olarak kullanıldığı duruma karşı insani bir hassasiyet oluşturmak için yola çıkmış Sumud Filosu'na da İsrail'in iki kez saldırdığını anımsatan Çelik, Netanyahu soykırım şebekesinin, her türlü insani faaliyete, insani duruşa saldırmak için fırsat beklediğini, bu durumun uluslararası toplum ve uluslararası bir iradeyle engellenmesi gerektiğini vurguladı.

"Terörsüz Türkiye" süreci

MKYK Toplantısı'nın en temel gündem maddelerinden birinin "Terörsüz Türkiye" süreci olduğunu belirten Çelik, "Mecliste komisyon çalışıyor. Cumhur İttifakı olarak bu iradeyi canlı tutuyoruz, ama canlı tutmakla da kalmıyoruz, hedeflerine ulaşması için gereken gayreti gösterip, o da yetmez gereken çalışmaları yapıyoruz. Tabii bunu hem iç siyasetin dili açısından hem dışarıdaki birtakım yaklaşımlar açısından hem yanlış noktalara sürüklenmeye çalışılması hem de birtakım sabotajlara ve enfeksiyonlara açık hale getirilmesi gibi gündemleri bütünüyle takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, toplantıdaki konuşmasında, "Birilerinin PKK'nın feshi ve silah bırakması dışında bir gündeme, komisyonu ya da Terörsüz Türkiye'yi kaydırmaya çalışarak bir odak kayması üretmesine müsaade edilmeyeceğini" dile getirdiğini söyledi.

Gündemin, terör örgütü PKK'nın bütün uzantılarıyla feshi ve silah bırakması, silahlarının yakılması, yok edilmesi olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

"Bunun dışında maksimalist taleplerin, başka ajandaların, başka gündemlerin burayı herhangi bir şekilde enfekte etmesine, odak kaybı oluşturmasına, burada herhangi bir şekilde yakını görme problemi ya da uzağı görme problemi, siyasi miyopluk ya da siyasi hipermetropluk gibi birtakım sonuçlar doğurmasına müsaade etmemek lazım. Odak bellidir, gündem bellidir. Bir devlet politikası olarak burada ilgili bütün kurumlar üzerine düşeni yapmaktadır. Aynı şekilde Meclis devrededir. Onun dışındaki yaklaşımların herhangi bir şekilde bu sürece bir katkısı olmayacaktır. Kullanılan dil, üretilmeye çalışılan polemikler açısından yapılmak isteneni de görüyoruz. Yani bu Terörsüz Türkiye gündemini, fiilen ilerletmeyip, bunu başka gündemlerin kaldıracı haline getirmek için silah bırakma sürecini gevşetmeye, savsaklamaya, ertelemeye ya da bunun yönünü saptırmaya dönük birtakım yaklaşımları da yakinen takip ediyoruz. Ama tabii ki bunların hepsine verilecek cevap, bunların hepsine dönük yapılacak değerlendirme vardır. Ama esas mesele bu odağı kaybetmemektir."

"Hem Suriye'de hem Irak'ta farklı terör örgütlerinin hareketliliklerini görüyoruz"

Çelik, Terörsüz Türkiye süreci yönetilirken milli güvenlik değerlendirmelerinden vazgeçilmediğini dile getirerek, "Etrafımızdaki coğrafyalarda hem Suriye'de hem Irak'ta farklı terör örgütlerinin hareketliliklerini görüyoruz. Önümüzdeki döneme dönük olarak hangi devletlerle, hangi istihbarat örgütleriyle, hangi siyasi projeleri, bölgenin aleyhine olan siyasi projeleri dayatmak üzere terör devletçiliklerini oluşturmak isteyen ya da terörü kendi vekalet savaşlarının enstrümanı haline getirmek isteyen ülkelerin, odakların, birtakım karanlık merkezlerin faaliyetlerini de görüyoruz. Bütün buna ajandamızı, siyasi gündemimizi net tutarak, eylem planımızı net bir şekilde uygulamaya devam ederek ve siyasi dilimizi tüm bu enfeksiyonlardan ve sabotaj faaliyetlerinden koruyarak cevap vereceğiz." şeklinde konuştu.

Çelik, Terörsüz Türkiye hedeflerine ulaşılması için, Cumhur İttifakı tarafından başlatılan, destek veren siyasi partilerle güçlenen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatlarıyla devlet politikası haline gelen bütün çerçeveyi net çizgilerle korumaya yönelik çalışmaları sürdüreceklerini söyledi. Çelik, "Kuşkusuz terör örgütünün kendisini feshetmesi ve silah bırakmasıyla ilgili atılacak adımların kesintisiz devam etmesi gerekir. Bu kesintisiz adımların devam etmesi, başka olumlu adımları beraberinde getirecektir." dedi.

Çelik, terör örgütünün silah bırakmasıyla hem devlet politikası açısından hem de Meclis'teki çalışmalar açısından olumlu yansımaların oluşacağını ifade ederek, "Burada esas takip edilmesi gereken konu fesih ve silah bırakma sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesi ve tamamlanmasıdır." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından açıklanan Orta Vadeli Program'ın (OVP) da toplantı gündeminde yer aldığına dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"OVP'nin içerdiği detaylar ülkemizin hem ekonomi açısından hedeflerine ulaşması bakımından hem de dünyanın içinden geçtiği bu türbülanslı dönemde Türk ekonomisinin tüm bu şoklara hazırlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi açısından son derece kıymetlidir. Biz parti olarak da bu programda açıklanan bütün unsurları yakın bir şekilde değerlendiriyoruz. Gerçekten çok boyutlu, sadece ekonominin teknik tarafıyla ilgili değil, sosyolojik özellikler içeren, önümüze dönük olarak sosyal politikalarda olumlu değişiklikler yaratacak, siyasi hayatımızla ilgili siyasi sistemin oksijenini artıracak olan kapsamlı bir program. Bunu desteklediğimizi, takip ettiğimizi ve partilerle bunun unsurlarıyla ilgili çalışmalar yaptığımızı bir kere daha ifade etmek isterim."

"Türkiye, egemen ve kudretli bir ülkedir"

Ömer Çelik, bir basın mensubunun "Katar'daki saldırılardan bahsettiniz. İsrailli bir gazeteci de 'finalde Türkiye var' demişti ve İsrail 7 Ekim'den bu yana da pek çok bölgede saldırı gerçekleştirdi. Peki İsrail buna cüret ederse Türkiye'nin tavrı ne olur?" sorusu üzerine şu yanıtı verdi:

"Türkiye'ye şurası saldıracak ya da burası saldıracak gibi gündemleri dikkate almamak lazım, gündeme almamak lazım, kaile almamak lazım. Türkiye, egemen ve kudretli bir ülkedir. Şuradaki gazeteci Türkiye'nin aleyhine bir şey söylemiş, buradaki siyasetçi Türkiye'nin aleyhine bir şey söylemiş. Aslında bunları değerlendirmemiz bile bu büyük ülkenin gündemi açısından gerçekten sadece bir zaman kaybı ve bu kişilere gerektiğinden fazla alan açmakla, gerektiğinden fazla bunları gündem yapmakla ilgili bir sonuç doğuruyor. Türkiye Cumhuriyeti hiç kimsenin düşmanı değil ama Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliğinin pazarlık konusu olmadığını, vatan müdafaasının pazarlık konusu olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin gerek terörle mücadelesini gerek güvenliğini sağlama hususunda uluslararası hukuka, uluslararası toplumla birlikte hareket etmeye ne kadar riayet ettiğini bütün dünya biliyor. Bu çerçevede bazı ülkelerden gelen tehditlerin, oranın siyasetçilerinden ya da birtakım aktivistlerinden gelen tehditlerin bizim yanımızda hiçbir hükmü yoktur. Bunların hepsi yok hükmündedir.

Sayın Cumhurbaşkanı'mızla ilgili de söylüyorlar. Esasında bu şer şebekelerinin bizi övmesi halinde bu bizim için bir alarm durumudur. Yani hangi yanlışı yaptık da bu şer şebekeleri bizi övüyor diye bir alarm durumuna geçeriz. Yoksa bu şer şebekelerinin, karanlık odakların Sayın Cumhurbaşkanı'mıza dönük, Türkiye'mize dönük herhangi bir şekilde tehditlerine bizim açımızdan hiçbir hükmü yoktur."

Çelik, "Türkiye'yi şu tehdit etti, Türkiye'ye dönük olarak bu tehdit dili kullanıldı ya da şurası hedef gösterildi" gibi konuları konuşmak yerine Türkiye'nin, bölge barışı ve bu soykırım şebekesinin durdurulması için attığı adımların konuşulmasının daha iyi ve daha doğru bir yaklaşım olacağı önerisinde bulunarak, şunları kaydetti:

"Biz siyaseten bunu yapıyoruz. Tarih boyunca ülkemiz birçok kere tehdit edildi. Bu tehditlere verilen tarihi cevaplardan bir tanesi ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, 'Geldikleri gibi giderler' sözüdür. Şimdiki Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da 'Bir gece ansızın gelebiliriz' sözüdür. Dediğim gibi Türkiye kimsenin düşmanı değildir, kimseye tehdit değildir. Ama Türkiye'ye düşmanlık edene, Türkiye'ye tehdit oluşturmaya çalışana karşı da her türlü kudretli cevabı verecek kapasiteye ve imkana sahiptir. Bizim karşı olduğumuz şey, soykırım şebekesine karşıyız. Biz, insanlığa karşı işlenen suçlara karşıyız. Biz, kadınların, çocukların, öldürülmesini bir devlet terörü eliyle bu şekilde cinayetlerin gerçekleştirilmesinin durdurulmaması karşısında söz söylüyoruz."

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na ilişkin iptal davası

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na ilişkin iptal davası ve CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi'nde seçilen başkan ve yönetimin tedbiren görevden uzaklaştırılmasına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti yönetiminin, bunun kendileriyle hükümet arasındaki bir süreçmiş gibi davrandığını söyledi.

Olayın bazı CHP'li isimlerin şikayeti üzerine ortaya çıktığını belirten Çelik, "CHP'liler ne yaptılar? Bazı CHP'lilerin birtakım skandallarla, yolsuzluklarla, usulsüzlüklerle hareket ettiğini ifade ettiler. Arkasından bu iddialarla ilgili olarak CHP içinde belediye başkanlığı yapmış, meclis üyeliği yapmış kişiler, tuttular yargıya suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusunda bulunanların hepsi CHP'li, suçlananların hepsi CHP'li. Dolayısıyla bu meselelerin ortaya çıkışı, CHP içindeki tartışmaların neticesinde ortaya çıktı. Biz, bunun hiçbir tarafında yokuz. Ne bu iddiaları biz gündeme getirdik ne bu iddialarla ilgili biz yargıya başvurduk. Biz, bu iddiaları da CHP'lilerden duyduk." diye konuştu.

Bazı eski CHP il başkanları, parti yöneticileri ve belediye başkanlarınca, "Partide çürüme var, yolsuzluk var." açıklamalarının yapıldığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:

"Sizin diğer arkadaşlarınız suçlanıyor. Bunu alacaksınız önünüze, bunu değerlendireceksiniz. Bunu yapmamayı örtbas etmek için ne yapıyorlar? AK Parti'yi suçluyorlar, Cumhur İttifakı'nı suçluyorlar, Cumhurbaşkanı'mızı suçluyorlar. Ama bu bir örtbas etme faaliyetidir. Hala gerçek gündemle yüzleşmiyorlar. Bunun için CHP Genel Başkanı'nın ve CHP yönetiminin yapması gereken şudur, bu CHP'li arkadaşlarınız tarafından dile getirilen bu konulara ne diyorsunuz, çıkın kamuoyunun önüne kapsamlı bir açıklama yapın. Burada yürütülen tartışma bir örtbas etme faaliyetidir. Bunun hiçbir tarafında biz yokuz, AK Parti yok, Cumhur İttifakı yok, Cumhurbaşkanı'mız, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi yok. Meseleyi doğru yere koyalım."

Çelik, en büyük haksızlığın millete yapıldığını vurgulayarak, "Siyaset kurumunu kirleten bir şey karşısında CHP siyaset kurumunun kendi arkadaşları tarafından gündeme getirilen kirliliklerine dönük bir mücadele yürüteceğine vatandaşı sokağa çağırmaya çalışıyor. Şimdi siz, kendi meselenizi halletmemişsiniz, kendi meselenizi halletmeyişinizi, beceriksizliğinizi vatandaşı sokağa çağırarak örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Bu şimdi milletimize, siyaset kurumuna yapılan bir haksızlıktır." ifadelerini kullandı.

Bir grubun, herhangi bir partinin kongrelerinde ya da diğer süreçlerinde usulsüzlük yapması ve bunun iddia edilmesinin sivil siyasetin güvenliğini tehlikeye atan bir durum olduğunu belirten Çelik, şu açıklamalarda bulundu:

"Hepimizin bu konuda hassas olması gerekir. Sivil siyasete dönük tehditler geçmişte darbelerden, postmodern darbelerden, birtakım vesayet oluşumlarından gelirdi. Sivil siyasetin güvenliğini sadece dış değil, aynı zamanda iç tehditlere karşı da korumak lazım. Bir parti içerisinde bu tip hizipler, grupların eğer iddia edildiği gibi doğru olup olmadığına yargı süreci zaten cevap verecek, böyle durumlar varsa bu bütün siyaseti ilgilendiren bir durumdur. Siyasetin güvenliği memleketin bütün toplam güvenliğinin en başta gelen ilkesidir. Siyasetin güvenliğinin dışarıdan tehdit edilmesine müsaade etmediğimiz gibi partilerin içinin yozlaştırılarak ya da karıştırılarak tehdit edilmesine de müsaade etmemeliyiz."

Çelik, CHP Genel Başkanı Özel'in, "AK Parti bizim içimizi karıştırmaya çalışıyor, ikilik çıkıyor." ifadesini kullandığını dile getirerek, "Bugün şimdi oraya herhangi bir AK Parti'li mi atanmış? Yine CHP'liler, yine beraber yolda yürüdüğünüz arkadaşlar. İkinci en büyük haksızlık, CHP'ye oy veren, gönül veren vatandaşlarımıza yapılıyor. Onların oy verdiği, gönül verdiği böyle köklü bir partiyi bu hale düşürmek, bu hale düşürülmesi karşısında bütün bunlardan habersizmiş gibi davranmak ve hala da gereğini yapmamak bu yöneticilerin CHP seçmenine karşı sorumluluğudur ve onlara karşı işlenmiş bir ayıptır. Dolayısıyla temel mesele bütün partililer açısından ve siyasetin güvenliği açısından ele alınmalıdır." değerlendirmelerinde bulundu.

Bazı ülkelerin Filistin'i tanıyacaklarına dair açıklamaları

Bazı ülkelerin Filistin'i tanıyacağına yönelik açıklamalarının sorulması üzerine Çelik, "Filistin Devleti'nin tanınması aslında bu soykırım şebekesine verilmiş en büyük cevaplardan biridir." dedi.

İnsanlığın, soykırım şebekesinin ve işgalci yaklaşımın kölesi olmadığını vurgulayan Çelik, "Bugün Filistin Devleti'ni tanımak demek soykırım şebekesine insanlık adına cevap vermek demek. İnsanlığın, soykırım siyasetinden ve siyonist işgalcilikten büyük olduğunun en önemli göstergesi Filistin Devleti'nin tanınmasıdır. Onun için eylül ayında yapılacak bu tanınmaları son derece kıymetli buluyoruz. Batı'da özellikle işin başından beri en doğru, en etkili açıklamaları yapan İspanya Başbakanı Sayın Sanchez'i tebrik ediyoruz. Sayın Sanchez'in sözleri gerçekten insanlık adına konuşan birisinin sözleri." diye konuştu.

Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başından beri "insanlık ittifakının en büyük sözcüsü" olduğunu vurgulayarak, şunları aktardı:

"Daha yıllar evvel o haritayı göstererek, Filistin topraklarının nasıl işgal edildiğini gösterdiğinde bakın o zaman Genel Kurul'da büyük ülkelerin temsilcileri arasında soğuk rüzgarlar esiyordu. Ama bugün Sayın Cumhurbaşkanı'mızın yıllar evvel söylediği sözler, Filistin davasının temel yazılımı haline gelmiştir. Onun için Filistin davasının diğer adı insanlık davasıdır. Filistin Devleti'nin tanınması da insanlık ittifakına verilmiş bir selamdır, insanlık ittifakını güçlendiren bir şeydir."

"Suça sürüklenen çocuk" tartışmaları

Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin suça sürüklenen çocuklarla ilgili açıklamasını, "son derece hassas ve önemli" bulduklarını belirtti.

"Çocuk suçlu" veya "suça sürüklenmiş çocuk" gibi kavramların masumiyetle anılması gereken çocuk kavramını gölgelediğini ifade eden Çelik, bunun yerine "çocuk yaşta suç işleyen", "küçük yaşta suç işleyen" gibi ifadelerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Yaşı küçük ama terör eylemi yapmış, işte polislerimizi şehit eden o katil gibi ya da Ahmet Minguzzi, Ankara'daki kardeşimiz gibi masum çocukları katledenlerin, tabii ki bunları motive edenlerin, bunları bir suç makinesi gibi yetiştirenlerin arkasındaki bütün şebekenin, bağlantının, anlayışın çözülmesi gerekiyor. Buna dönük olarak güvenlik açısından ne yapılması gerektiğine dair İçişleri Bakanı'mızın kapsamlı bir çalışması var. Çünkü bunların kullandığı birtakım sosyal medya hesaplarının, aslında bu çocukları suça sürüklemek ve bu çocukları birer terör örgütünün mensubu ya da çete mensubu olarak örgütlemek üzere kurulduğu Siber Suçlar tarafından tespit ediliyor. Fakat tabii bu o kadar yaygın bir ağ ki bununla ilgili de şimdi adını vermeyeyim iki tane özellikle sosyal medya mecrası öne çıkıyor. Dolayısıyla İçişleri Bakanı'mız bu çalışmayı yakın zamanda partimizde de değerlendirilmek üzere sunacak. Yine Adalet Bakanı'mız açıkladı, bununla ilgili olarak bir yasal düzenleme yapılması konusunda, yasal düzenlemenin güncellenmesi gerektiği konusunda onlar da çalışmalarını yapıyorlar."

AK Parti Sözcüsü Çelik, suça sürüklenen çocuklarla ilgili yasal düzenlemenin ortaya konması için çalışıldığını, düzenleme ile evrensel hukukun kazanımlarını korunacağını, ancak artık "terör eylemi ve cinayet" gibi ağır suçlarda pişmanlık göstermeyenlerin "çocuk" kategorisinde değerlendirilemeyeceğini söyledi.

"Seçim yenilgisini tadacaklarından hiçbir şüphemiz yok"

Çelik, bir soru üzerine, CHP'nin yönetiminde kimin olacağının kendi konuları olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"İster A isimli şahıs, ister B isimli şahıs olsun, bizi ilgilendirmez. O, Cumhuriyet Halk Partisi delegesinin vereceği bir karar. O bizim açımızdan mesele değil. Sürekli olarak her gelen Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, AK Parti ve Cumhur İttifakı'nı seçimde yeneceğinden bahsediyor ya da işte Cumhurbaşkanı'mıza karşı bir seçim zaferi kazanacağından bahsediyor. Biz de onlara seçim yenilgisi tattırmanın hangi siyasetle yapılacağını çok iyi biliyoruz, bundan sonra da aynı seçim yenilgisini tadacaklarından hiçbir şüphemiz yok. Ama buradaki mesele dediğim gibi Cumhuriyet Halk Partisinin içinde yaşanan bir tartışma, içinde yaşanan tartışmayı Sayın Özgür Özel çözemiyor, bunu Cumhur İttifakı'nı, Cumhurbaşkanı'mızı hedef alarak örtbas edebileceğini zannediyor ya da sürekli olarak sokak çağrısı yapıyor."

CHP Genel Başkanı Özel'in açıklamalarıyla insanları ayrıştırdığını belirten Çelik, "Bakın önce insanların kahve içtiği mekanları ayrıştırdı. 'Burada kahve içebilirsin, burada kahve içemezsin', bunlar 'AK Parti destekçisi ya da değil' diye. Bunlara kapılan bazı fanatikler gittiler. Bununla ilgili bir ayrımcılık üretti. Daha sonra insanların kitap aldığı mekanlara saldırdı, 'bu mekan AK Parti'ye yakınmış, bu mekan AK Parti'ye uzakmış gibisinden'. Aslında bu zihin dünyasında kendisine destek verenleri birinci sınıf vatandaş, kendisine destek vermeyenleri ikinci sınıf vatandaş görmek gibisinden son derece rahatsız edici bir tutuma tekabül ediyor. Daha sonra bununla da yetinmedi baktı ki kalmadı yani ayrıştıracak kimse, gitti Sinop'taki balıklarla uğraşmaya başladı. Yani Sinop'taki balıklar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvursalar Özgür Özel'den büyük bir tazminat alırlar, bu ayrımcılık yüzünden." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, Özel'in, "Biz hayatı felç ederiz, gündelik hayatı yaşanmaz hale getiririz." ifadelerine ilişkin de şunları dile getirdi:

"Özgür Özel'in gündelik hayatı yaşanmaz hale getirdiği ve felç ettiği tek kurum var, o da Cumhuriyet Halk Partisi. Önce Cumhuriyet Halk Partisindeki yönetim performansını ortaya koysun ondan sonra sokaklarla uğraşsın. Geçen sefer de bunu yapmaya çalıştı. Sonuçta kimi hedef aldı? Esnafa zarar vermeye kalktı, işçiye zarar vermeye kalktı, emekliye zarar vermeye kalktı. Yani siz, 'Ben sosyal hayatı felç edeceğim' diye ortaya çıkacaksınız da vatandaş buna müsaade mi edecek? Bunu da bize dünyanın her tarafında yapılan barışçıl eylemler olarak anlatmaya çalışıyor. CHP'nin gerçek siyaset gündemine dönmesi lazım. Bunun için de ilk önce bu Cumhuriyet Halk Partisi niçin bu hale düştü, bununla yüzleşmesi lazım."