İSTANBUL (AA) - Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, devlet, diplomasi ve insani yardım kanallarını kararlılıkla işletirken, eğitimin dilinin de barışın dili olması gerektiğini belirterek, 'Çocuklarımızın ufkunu bilgiyle empatiyle ve hukukla genişletmek hepimizin boynunun borcudur. Filistin ve Gazze'de yaşananlara duyarsız kalmadan, okullarımızda düzenleyeceğimiz farkındalık çalışmalarıyla çocuklarımıza insan onurunu savunma bilincini kazandıracağız.' dedi.
Tekin, İstanbul Aydın Üniversitesi 2025-2026 Akademik Yılı Açılış Töreni'ndeki konuşmasına başlarken, Balıkesir'de meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depreme değinerek, geçmiş olsun dileklerini iletti.
Bu hafta Cumhuriyet'in 102. kuruluş yıl dönümünün kutlanacağını hatırlatan Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı olarak Cumhuriyet'e, Cumhuriyet'in kurucu değerlerine, bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasına çaba sarf eden, bu konuda sorumluluğu, yükümlülüğü olan ve bu yükümlülüğü yerine getirmeye çalışan büyük bir aile olduklarını söyledi.
Bakan Tekin, bu hafta okullarda yüz binlerce etkinlik düzenleyerek Cumhuriyet coşkusunun çocuklarla beraber yaşanacağını kaydetti.
Tekin, AK Parti iktidarları döneminde, eğitim alanında değişiklikler yaşandığını, bu dönüşümün önemli bir göstergesinin özellikle yüksek öğretim olduğunu aktararak, 'Erişimi ve fırsat eşitliğini büyüten, kapsayıcı adımlarla eğitim imkanını milletimizin her evladına yaklaştırmamız bunlardan bir tanesi. Yasakçı düzenekleri tarihe havale ederek, özgürlüğü, üniversite hayatının tabii iklimi kılmamız bunlardan bir tanesi. İnsanların bırakın düşüncelerini, kılık kıyafetlerinden dolayı eğitim öğretim hakkından, akademik özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı bir Türkiye'yi çok değil bundan yaklaşık 25 yıl önce yaşadık.' ifadesini kullandı.
- 'Üniversitelerimizin yasakla baskıyla ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz'
Türkiye'de eğitimde yasakların olduğu dönemde, o koşullarda özgürlükçü iklimi inşa etmeye çalışmanın çok zor bir durum olduğunu vurgulayan Tekin, şöyle devam etti:
'Bu ülkede üniversiteler kimi dönemlerde vesayetin gölgesinde kaldı. Bilim yuvalarının, ideolojik kavganın sahnesine çevrildiği, gençlerin, akademisyenlerin hayallerinin yasaklarla sınandığı günlerdi bunlar. Başörtüsü bahane edilerek kurulan ikna odaları, bu yasakların hafızalarımızda olan en acı örneklerinden bir tanesi. Çok şükür bugün bu sayfaların hepsini kapattık. Üniversiteleri yeniden öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve nihayetinde milletin hafızasının, milletin değerlerinin yaşandığı yerler haline dönüştürdük. Bugün en önemli vazifemiz, bu kazanımları daha da tahkim etmek, kampüsleri yasaklardan, dayatmalardan, marjinal dayatmaların gürültüsünden uzak tutarak, düşüncenin, araştırmanın, nezaketli bir müzakere alanı haline dönüştürmektir.'
Yüksek öğretimin 22 yılda erişilebilir kılındığını dile getiren Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
'81 ilimizin tamamında yükseköğretim kurumları inşa ettik. 22 yıl önce 76 olan üniversite sayımızı bugün 208'lere ulaştırdık. Yükseköğretime erişimi yaygınlaştırdık. Net okullaşma oranını hem zorunlu eğitimde hem de yükseköğretimde üç kattan fazla artırarak yepyeni bir eşiğe eriştik. Kız-erkek dengesinin neredeyse tam eşitliğe gelmesi, bugün öğrencilerimizin yarısını genç kızlarımızın oluşturması, fırsat adaletinin, eşitliğinin somutlaşmış bir göstergesidir. 198 ülkeden gelen yüz binlerce uluslararası öğrencinin kattığı çeşitlilik, kampüslerimizi çoğulcu ve hareketli bir iklime kavuşturdu. Yükseköğretim alanında ön sıralara yürüyen bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkardık. Bu kazanımlardan geriye gidişe asla izin vermeyeceğiz. Üniversitelerimizin bir daha yasakla baskıyla ideolojik dayatmalarla anılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Kampüslerimiz düşüncenin, araştırmanın ve nezaketli bir müzakere alanının parçası olarak kalacak.'
Yusuf Tekin, Milli Eğitim Akademisinin, üniversitelerin bilgi ve birikimini sahaya daha hızlı, tutarlı ve etkili taşıyacak bir ortak platform olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
'Öğretmenlik, toplumsal birlikteliğin, demokratik kültürün ve devlet kapasitesinin temel sütunudur. Ölçekte büyümüş bir sistemde eşit nicelik, şeffaf standart ve hesap verebilir gelişim üretmek, milli güvenlik ve toplumsal adalet meselesidir. Benzer bir şekilde kural ile uygulama arasındaki mesafe kapatılmadan, sahadan gelen veri hızla işlenmeden, öğretmenin mesleki yolculuğu ömür boyu öğrenme çizgisine alınmadan kalite inşa edilemez ve sürdürülemez. Milli Eğitim Akademisi bu iki ihtiyacı aynı anda karşılayan, karşılamayı planlayan bir yapı olarak hayata geçirilmiştir.'
- Okullar tabiat, aile ve 'Filistin Farkındalığı' temasıyla başladı
Tekin, eğitim öğretim yılına Milli Eğitime bağlı okullarda tabiat ve aile temasıyla başlandığını anımsatarak, tabiatın, çocukların üzerindeki hakkını gözeten, aileyi koruyucu bir zemin olarak merkeze alan çalışmaların sürdüğünü anlattı.
Buna yakın zamanda üçüncü bir başlık olarak 'Filistin Farkındalığı'nı eklediklerini hatırlatan Tekin, amaçlarının çocukların, vicdanı, adaleti ve insan olmanın sorumluluğunu öğrenmeleri olduğunu ifade etti.
Bakan Tekin, uluslararası insan hakları hukukunun temel ilkeleri olan sivillerin korunmasının, ayrım gözetmemenin, orantılılık ve insani erişimin alenen ihlal edildiğini belirterek, kim yaparsa yapsın zulmü reddettiklerini, hakkın, hukukun ve adaletin yanında durduklarını vurguladı.
Herkesin temel haklarını, inanç ve ibadet hürriyetini, eğitim görme hakkını güvence altına alan bir anlayışı yerleştirmenin en temel amaçları olduğunu kaydeden Tekin, şunları paylaştı:
'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin de ana felsefesi tam da bu. Devletimiz, diplomasi ve insani yardım kanallarını kararlılıkla işletirken, eğitimin dili de barışın dili olmak zorundadır. Öğretmenlerimizin sözü bu ilkenin vicdanıdır. Çocuklarımızın ufkunu bilgiyle empatiyle ve hukukla genişletmek hepimizin boynunun borcudur. Filistin ve Gazze'de yaşananlara duyarsız kalmadan, okullarımızda düzenleyeceğimiz farkındalık çalışmalarıyla çocuklarımıza insan onurunu savunma bilincini kazandıracağız.'





