İSTANBUL (AA) - Küratörlüğünü Ceylan Önalp'in üstlendiği, sanatçı Deniz Doğruyol'un "Bir Kere Oldum, Bin Kere Doğdum" sergisi, Ataköy Baruthane'de açıldı.

"Doğmak" ve "olmak" kavramlarını odağına alarak "yaşamın", "bedenin", "belleğin" ve "malzemenin" iç içe geçen dönüşümlerine odaklanan sergi, sanatçının papier-mache (kağıt hamuru) tekniğiyle ürettiği eserlerden oluşuyor.

Deniz Doğruyol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hazırladığı sergilerin hayatında yaşadığı önemli olayların etkisiyle ortaya çıktığını, bu serginin de yaşadığı büyük kırılmaların ardından hayat bulduğunu söyledi.

Amasya'da iki otomobilin çarpıştığı kazada 3 kişi yaralandı
Amasya'da iki otomobilin çarpıştığı kazada 3 kişi yaralandı
İçeriği Görüntüle

Serginin iç dünyasının bir yansıması olduğunu vurgulayan Doğruyol, "Bu olaylardan sezgilerimle çıkardığım sonuçları sergide ortaya koymak istedim. Sergi, hayatımdaki dönüm noktası olan bir dönemde insan varlığı, dünyanın değişimi ve dönüşümü üzerine sorduğum soruların bir cevabıydı. 'Bir Kere Oldum, Bin Kere Doğdum', insanın metamorfozu olarak adlandırdığım bir duyguyla birlikte oluştu." dedi.

- "Yaşarken ruhumuz birçok anlamda tekamül ediyor"

İnsanın hayat içinde kendisini etkileyen birçok olaya tanıklık ettiğini hatırlatan Doğruyol, "Biz bir kere doğsak bile yaşarken ruhumuz birçok anlamda tekamül ediyor. Yaşadığımız deneyimler, başımıza gelen olaylar, hissettiğimiz duygular bütün bunların bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. Bütün bunlar ise bir döngüsellikle beraber meydana geliyor. Bir kere doğsak bile hayat içinde kendimizin yeni versiyonlarıyla var olmaya devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Doğruyol, serginin "doğmak" ve "ölmek" gibi kavramlarla birlikte şekillendiğini aktararak, sözlerine şöyle devam etti:

"Doğaya baktığımızda gördüğümüz manzara, sürekli bir yenileniş halidir. Orada bitmeyen bir döngü ve dönüşüm vardır. Doğa, bu dönüşüme hiçbir direnç göstermez. Oysa biz, doğanın aksine, yaşadığımız değişim, çeşitleme ve varyasyonları kabullenmekte fazlasıyla zorlanıyoruz. Bu dirençle birlikte kendimize güvenli bir alan oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Ama belki de esas dönüşüm, o güvensiz alanda, doğal olanda ortaya çıkıyor. Doğadaki sürekli yenileniş, bizim hayatımıza vereceğimiz şekillendirmelere de önemli bir gönderme yapıyor."

Serginin Burathane'de açıldığına dikkati çeken Doğruyol, "Burası çok kıymetli bir sergi mekanı. 18. yüzyılda Osmanlı'nın baruthanesi, yani savaşın hammaddesine ev sahipliği yapan bir yer. Bugün burada sevgiyle kabulü bir arada anlatan bir sergi düzenliyoruz. Dolayısıyla bu mekan artık sevgiye ev sahipliği yapıyor. Bu, serginin anlatmaya çalıştığı dönüşümü ortaya koyan bir örnek. Sergide dönüştürülmüş malzemeler kullanıldı. Kağıt hamuru başta olmak üzere kullanılmış eşyalar burada başka eserlere dönüştü. Dolayısıyla sergi, hayatımıza eşlik eden unsurlarla birlikte yaşanan o büyük dönüşümün hikayesini anlatıyor." değerlendirmelerinde bulundu.

- "Ancak gölgemizi kabul ettiğimiz zaman kendimizi bütün haliyle görebiliriz"

Küratör Ceylan Önalp, serginin kavramsal olarak Jungçu "arketip" kuramıyla ortaya çıktığını, bu durumun insanın hem karanlık hem de aydınlık yönlerine bir gönderme olduğunu ifade etti.

Önalp, söz konusu iki yönün "ışık" ve "gölge" olarak anlaşılabileceğini vurgulayarak, "Bizler gölgeden geçip onunla barışmadan ışığı göremeyeceğimizi biliyoruz. Bu da hiç şüphesiz önemli bir dönüşüm ve değişimi anlatıyor. Biz de burada doğadaki dönüşümü kendimize referans aldık. Sergimiz, Ying-Yang'ın bir tezahürü olarak okunabilir. 'Sonsuzluk işareti'ni anlatan Ying-Yang sembolizminde bir tarafta yükselme diğer tarafta ise alçalma vardır. Bu, bizler için bitimsiz bir döngüyü anlatmaktadır. Yükseliş alçalmayı, alçalma da yükselişi takip eder. Biz de buradaki eserlerimizde bu döngüyü ortaya koymak istedik." diye konuştu.

İnsanın hayat içinde aydınlık ve karanlık taraflarının anlamlarıyla yüzleştiğini belirten Önalp, "Bu anlama bize, kendimizle 'iletişim' kurmayı öğrendiğimizi anlatıyor. Bütün bu öğrenme süreci bir bakıma büyük bir yolculuk. Bu yolculukta ise sürekli yeniden doğuyoruz. Bu doğuşlarımız ise sadece kişisel değil toplumsal ve kolektif alanda da izler bırakıyor ve biz biliyoruz ki kişisel dönüşümler, kolektif dönüşümlerin ayrılmaz bir parçasıdır." görüşlerine yer verdi.

Serginin temel meselelerinden birisinin "gölge" olduğunun altını çizen Önalp şunları aktardı:

"Ancak gölgemizi kabul ettiğimiz zaman kendimizi bütün haliyle görebiliriz. Biz gölgelerimizi kabul ettiğimizde hayattaki döngüsülleği de onaylamış oluyoruz. Böylece sadece aydınlığı değil karanlığı da içimize alırız. Bizim bu sergideki amaçlarımızdan biri de ziyaretçilerimizi bu eserlerle baş başa bırakmak ve onların kendi gölgeleriyle barışmasına yardımcı olmak. Bu yüzden sergimizin bir künyesi ve tipik anlamda bir başlangıcı ve bitişi yok. Sergi burada başlayıp bitmiyor, burayı ziyaret eden sanatseverlerin içinde devam ediyor."

Kişisel ve toplumsal dönüşümün izlerini sürmeye davet eden sergi, 25 Ocak 2026'ya kadar ziyaret edilebilecek.