İSTANBUL (AA) - Enstitü Sosyalin, 6-10 yaş arası çocukların sözcük dünyasını bilimsel olarak ortaya koymayı amaçlayan projesi tanıtıldı.
'İlkokul Çocuklarının Söz Varlığı Projesi'nin Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen tanıtımında konuşan Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü İpek Coşkun Armağan, kendilerini yeni nesil bir düşünce kulübü olarak gördüklerini söyledi.
Hem düşünen hem de uygulayan bir kuruluş olduklarını ifade eden Armağan, çağın hızına sadece düşünmeyle kalarak yetişilemeyeceğini belirtti.
Armağan, bugün tanıtılan proje için bir yılı aşkın çalıştıklarını kaydederek, 'Aslında bu proje bir müdahale projesi. Bir eğitim sisteminde dile biçilen rol aslında ders saatleriyle sınırlı kalmamalı.' dedi.
Çocukların kendi varlıklarını ve dünyayı anlamlandırabilmesi için dilin çok daha büyük ve geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğine dikkati çeken Armağan, 'Eğitim amacı eğer hikmete varış yolculuğuysa bu yolculukta dil bizim tercümanımız. En büyük hatalarımızda biri dil davamızı, maarif davamızdan ayrı bir mesele olarak ele almamızdır. Çünkü dil bir aidiyet meselesidir. Aidiyetin olmadığı bir yerde öğrenme de kalıcı olmuyor.' diye konuştu.
Armağan, 2025 dünyasında dile hayatta hiç kullanmadığımız kadar ihtiyaç olunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Bugün, zengin söz varlığımızın yerini 'dijital suskunlar' almaya başladı. Hanelerimizde daha az ninni, öykü ve daha çok ekran oldu. Böyle bir dönemde Enstitü Sosyal olarak sorumluluk aldık. Eğitim tarihimizde ilk kez 'söz varlığı' çalışmasını ilkokullarımız için tamamlamış bulunuyoruz. Çocuklarımız için söz varlığı çalışması dikkatimizi çeken bir konuydu. Çünkü bütün öğretmenlerimizi özellikle pandemi sonrasında çocukların çok az kelime kullandıklarını söylediler.'
- 'İnsan evrenseldir fakat kültürler evrensel değildir'
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Osman Mert ise insanın sadece biyolojik bir yapıdan oluşmadığını söyledi.
Biyolojik insanı kültürel ve nitelikli olarak inşa edebilmenin önemli olduğunu anlatan Mert, insanın evrensel olduğunu, genin üzerinde coğrafyanın özelliklerini taşıdığını aktardı.
Prof. Dr. Mert, 'İnsanların kutuplara doğru gidildikçe rengi açılır, Ekvator'a doğru gidildikçe rengi koyulaşır. Bu normaldir. Biyolojik olarak insan evrenseldir fakat kültürler evrensel değildir. Çocuklar atalarının zihninden geçmiş, filtrelenmiş ve bize kadar ulaşmış mirası taşırlar. Bu önemli özellikleri geleceğe taşıyamazsak geleceğimizi kaybedeceğiz.'
Kültürlerin 20-30 yıl önce birbirini etkileme oranının düşük olduğunu aktaran Mert, şöyle devam etti:
'Küreselleşmeye birlikte artık kültürlerin ve dillerin bir sınırı yok. Geçmişimize bakarsak zaman içerisinde farklı kültürlerle etkileşime girerek kimlik değiştiren ve bizim kültür dairemizden çıkanlar var. Nesiller arasındaki biyolojik bağ kültüründe ve kimliğin geleceğe aktarılmasını garanti altına almaz. Birinin yaşı ve eğitimiyle sahip olduğu söz varlığıyla arasında bir paralellik olmalıdır. Yoksa biyolojik insandaki nitelikli insan yönü yeterince gelişememiş demektir. Öğretim materyalini geliştirirken ülkemizin nasıl bir geleceğe sahip olmasını gerektiğini de bilerek işe başlamalıyız.'
TDK Başkanı Mert, gelecek nesillerin kimliğini hangi kavramlar üzerine kurulacağının önemini anlattı.
Fen bilimlerinin öneminin tartışılamaz olduğunu vurgulayan Mert, 'Dünyada fizik, kimya, biyoloji, matematik konuları aynıdır. Aynı kelimeler ve cümlelerle anlatılır. Fakat önce iyi insan sonra iyi hekim, iyi mühendis gelir. Siz atom bombasını geliştiren mühendise başarısız diyebilir misiniz? Ama uçakla tepemden bombayı bırakana da insan diyemezsiniz. Bunu ayırt etmek gerekir.' ifadelerine yer verdi.