İSTANBUL (AA) - Türk-İslam mimarlık tarihinin önemli isimlerinin başında gelen Mimar Sinan, 'Fatih'in Ebedi Sakinleri' toplantılarının altıncısında, Fatih'teki İnsan Vakfı Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinlikle anıldı.

Koordinatörlüğünü Mehmet Nuri Yardım'ın üstlendiği etkinliğe katılan IRCICA Mimari Miras Bölüm Başkanı Dr. Alidost Ertuğrul, 'Muhteşem Eserleriyle Asırlardır Yaşayan Deha Mimar Sinan' adlı sunum yaptı.

Etkinlikte, Mimar Sinan'ın hayatı ve eserlerindeki incelikler fotoğraflar eşliğinde anlatıldı.

- 'Mimar Sinan, dünya mimarlık tarihi içerisinde sıra dışı bir isimdir'

Alidost Ertuğrul, Mimar Sinan'ın 300 ila 350 esere imza attığını fakat bunlardan tamamının kendisini koruyarak bugüne ulaşamadığını söyledi.

Mimar Sinan'ın dünya mimarlık tarihi içerisinde sıra dışı bir isim olduğunu vurgulayan Ertuğrul, şöyle konuştu:

'Mimar Sinan'ı anlamak için onun dönemini ve nasıl bir dünyada yetiştiğini bilmek gerekiyor. Mimar Sinan'ın kendisinden önce gelen önemli bir kültürel birikim var. Bunun yanı sıra İslam geleneği, Roma, Balkanlar gibi farklı kültürler, milletler ve büyük bir etkileşim söz konusu. Bütün bunlar, Mimar Sinan'ı ortaya çıkartan önemli unsurlardır. Burada özellikle Roma önemli bir yerde durmaktadır. Roma'yı bilirseniz, Osmanlı'yı anlamak kolaylaşacaktır.'

Ertuğrul, Mimar Sinan'ın sıfır bir yapı kültürüyle ortaya çıkmış bir isim olmadığını aktararak, 'Hem farklı kültürel unsurlar hem de farklı yapı modelleri var. Ayrıca burada ekonomik ve sosyal meseleler de önemli bir yerde durmaktadır. Elinizde sadece paranızın olması sizin iyi bir eser koymanız için yeterli değildir. O paranın bu inşaları yapabilmesi için sizin kültürel bir birikime ihtiyacınız var. Yoksa bulunduğunuz coğrafyada sadece bir emanetçi olursunuz.' ifadelerini kullandı.

Selçuklu-Osmanlı geleneğini mümkün kılan unsurların başında 'vakıf sistemi'nin geldiğini dile getiren Ertuğrul, şunları kaydetti:

'Bugünlerin popüler kavramı sürdürülebilirlik, Osmanlı için, hem bir eseri meydana getirmek hem de onun nesiller boyunca ayakta kalmasını sağlamak anlamına geliyordu. Vakıf sistemi, bu aktarımı sağlayan bir anlama sahiptir. Osmanlı'da pek çok iş yahut çalışma, vakıflar aracılığıyla yapılıyor. Dolayısıyla başta vakıf sistemi olmak üzere ekonomik ve kültürel sermaye, mimari gramer ve geleceğe aktarımı sağlayan bir sisteminiz olmadan Osmanlı mimarlığı mümkün olmayacaktı. Osmanlı mimarlığını tanımak da, bütün bu sistemi bilmekle mümkündür.'

Alidost Ertuğrul, Osmanlı'nın sahip olduğu mimari birikimin Mimar Sinan için bir kılavuz olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

'Mimar Sinan'dan önce Osmanlı mimari yapılarının hangi formlarla inşa edileceği ve hangi formu alacağı belliydi. Bu, Selçuklu'dan gelen mimari bir kurgu ve gelenektir. Mimar Sinan bu şablonları kullanmıştı. Zira bu şablonlarla hareket etmek, yapı dünyasına bir esneklik kazandırıyordu. Süleymaniye Camisi'ni 7 senede yapabilmek, bu kolaylaştırıcı şablonlarla birlikte mümkün olmuştur. O, kendisinden önceki bu önemli kılavuzu kullanmış ama bunları sadece bir hazır form olarak görmemiştir. Bu formlara kendinden unsurları dahil etmiş ve bugün çok büyük anlama sahip olan eserleri ortaya koymuştur.'

- 'Mimar Sinan'la İstanbul artık tamamlanmış bir şehir halini almıştır'

Arazi, topoğrafya ve iklim koşullarıyla eserler inşa etmenin geçmişteki kültürel birikim için önemli bir anlama sahip olduğunu anlatan Ertuğrul, şu bilgileri verdi:

'Erken dönemde Roma'da, daha sonrası ise Selçuklu'da topoğrafya ve iklim koşullarıyla birlikte oluşmuş bir 'yol ağı' vardır. Bizim şehirlerimizin nerede kurulacağı, ticaretle ilgili yapıların, tekkelerin ve birçok kültürel yapının inşası hep bu yol ağlarıyla ilgilidir. Anadolu'nun herhangi bir yerinde yapılan bir çeşme, orada bir hayat yolunun olduğunu bize söylüyor. Şehirlerimiz bu yollar dikkate alınarak inşa edilmiştir.'

9. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması ödülleri sahiplerini buldu
9. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması ödülleri sahiplerini buldu
İçeriği Görüntüle

Dr. Ertuğrul, Mimar Sinan'ın İstanbul'daki önemli eserlerini, bu yol ağlarının kesişimi ve şehrin tepe noktalarını dikkate alarak inşa ettiğini belirterek, 'Fetihten sonra İstanbul, çok parlak bir durumda değildi. Zira Osmanlı'nın Roma'yı ve İstanbul'u fazlasıyla yıprattığını biliyoruz. Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmet, İstanbul için önemli bir imar faaliyeti başlatıyor ve şehre önemli katkılar yapıyor. Burada vakıf sistemi de devreye giriyor. Mahalleler Müslümanlaştırılıyor ve bunun için külliyeler kuruluyor.' ifadelerine yer verdi.

Mimar Sinan'ın bu süreçte çok önemli yapılara imza attığını ifade eden Ertuğrul, şu değerlendirmede bulundu:

'Mimar Sinan'la İstanbul'da mimari anlamda başka yapılar yapılıyor. Haseki Külliyesi'nden Şehzadebaşı'na, Süleymaniye'ye kadar birçok eser onunla birlikte ortaya çıkıyor. Karşımızda şiir gibi bir yapı stoku var ve bütün bunlar ancak Mimar Sinan gibi bir ustayla mümkün olabilmiştir. Onun yaptığı eserler sadece mimari değil kültürel olarak da bir değere de sahiptir. Örneğin Süleymaniye Camisi, kendisini de var eden anlam bütünlüğünün bir parçasıdır. Osmanlı'yı ziyaret eden tarihçilerin gravürlerinde şehrin nasıl bir mimari bütünlüğünün olduğunu görmek mümkündür. Onun, buradaki değeri çok önemlidir. Mimar Sinan'la İstanbul artık tamamlanmış bir şehir halini almıştır.'