İSTANBUL (AA) - Pakistan'ın milli şairi ve mütefekkir Muhammed İkbal, Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen 'Doğumunun 148. Yılında Muhammed İkbal' paneliyle anıldı.

Zeytinburnu Kültür Sanat'ta gerçekleştirilen ve Muhammed İkbal'in eserleriyle birlikte tarihi rolünün de değerlendirildiği panelin oturum başkanlığını yazar Yusuf Kaplan üstlendi.

Kaplan, açılışta yaptığı konuşmada İkbal'in Batı'yı ve İslam'ı derinlikli bir şekilde kavramış bir düşünür olduğunu belirterek, 'Batı'nın maddi ve teknolojik büyümesi bütün dünyayı istila etmiştir. Bu önce fiili, devamında da zihni bir işgale dönüşmüştür. İşte Muhammed İkbal, bize medeniyet krizinden nasıl kurtulacağımızı gösteren çok büyük bir entelektüel zihindir.' dedi.

- 'İkbal'in temel isteği, Müslümanların ayağa kalkmasıdır'

Araştırmacı yazar Senail Özkan, Muhammed İkbal'in hem Doğu hem de Batı'da etkisi olan bir şahsiyet olduğunu vurgulayarak, 'İkbal, İslam dünyasının medarı iftiharıdır ve onu besleyen 3 ana kaynak vardır. Bunlardan ilki kadim Hint kültürü ve şiiridir. İkincisi klasik İslam düşüncesi iken son olarak İngiltere'den Fransa'ya kadar Batı düşüncesini anlaması ve yorumlamasıdır.' diye konuştu.

İkbal'in temel olarak etkilendiği iki ismin Mevlana ve Goethe olduğunu dile getiren Özkan, 'Onun bu iki isimden etkilenmesinin ilk nedeni, İslam dünyasının perişan hali ve onu bu halden uyandırmak istemesidir. O, bu anlamda şiirini bir enstrüman olarak kullanmıştır. İkbal'in temel isteği, Müslümanların ayağa kalkmasıdır.' ifadelerini kullandı.

Özkan, Muhammed İkbal'in doktorasını yazdığı döneminde bir 'tereddüt' geçirdiğini aktararak, şunları kaydetti:

'Bu tereddüt 1908'de Münih'te doktorasını yazdığı dönemdir ve İkbal daha sonra bu fikirlerden sarfınazar etmiştir. Bütün bunlar da onun Mevlana'yla tanışmasından sonra mümkün olmuştur. Mevlana, İkbal'e göre dinamik, çalışkan ve üretken insanı ortaya koymuştur. Aynı şekilde Goethe de bu faal ve etken insanı savunmuş ve İkbal'e bu fikri aşılamıştır. İkbal'in temel derdi aksiyon adamının ortaya çıkmasıdır. Bu yüzden İkbal, Mevlana'yı rehber edinmiş ve Müslümanlara bir alev, bir kıvılcım sunmaya çalışmıştır.'

- 'Mevlana, İkbal için çok büyük bir hareket ettirici ve ateşleyici anlama sahiptir'

Medeniyeti Üniversitesi Doğu Dilleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turgay Şafak, Muhammed İkbal'in tasavvufla ve Mevlana'yla ilişkisinin çocukluğuna dayandığını aktararak, 'İkbal'in Mevlana'yla kurduğu bu bağ, onun bütün hayatı boyunca devam eder. Doktora çalışması için İngiltere'ye giderken de öldüğünde de başucunda Kur'an-ı Kerim ve Mesnevi vardır. Bu açıdan Mevlana, İkbal için çok büyük bir hareket ettirici ve ateşleyici anlama sahiptir.' dedi.

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, şair ve yazar Ahmet Ümit'e verildi
Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, şair ve yazar Ahmet Ümit'e verildi
İçeriği Görüntüle

Muhammed İkbal'i anlatan temel kavramların 'çaba', 'cehd' ve 'yerinde durmama' olduğuna dikkati çeken Şafak, şu değerlendirmelerde bulundu:

'İkbal'in yaşadığı dönemde Osmanlı savaşlarla dağılmış, Hindistan bir sömürü ülkesi halindedir. O dönemki bütün yazarlar, bu durumdan çıkmak için çabalamaktadır. İkbal'in de hayatının odağında hem antiemperyalist düşünce hem de Müslümanların kendine dönmesi vardır. Tasavvufa meşrep birisi olmasına rağmen tasavvufu eleştirmesinin de nedeni budur. İkbal'in hareketle birlikte benliğe dair düşünmesi, kader ve cebir meselelerin üzerinde durmasının nedeni, insanın iradesine sahip çıkması, bulunulan ataletten ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan çıkması içindir.'

- 'İkbal, öteye geçme isteğiyle yanıp tutuşan adamdır'

Şair ve yazar Dr. Celal Fedai ise Muhammed İkbal'in kendi benlik tasavvurunu oluşturduğunu anlatarak, ''Cavidname'de İkbal, 'Asım'da Mehmet Akif ya da 'Büyük Doğu'da Necip Fazıl bize hep bu modeli sunmuşlardır. Fakat bizler eğitim yoluyla hepimize dayatılan tasavvurla bir kitle ve yığına dönüşmüş durumdayız.' yorumunu yaptı.

İkbal'in 'Cavidname' eserindeki temel meselenin 'miraç' olduğunu belirten Fedai, sözlerini şöyle sürdürdü:

'İkbal, bu önemli metninde 'öteye geçmeyi' anlatmaktadır. Bizler miraç kandilleri kutluyor ama bunun anlamın üzerine gerçekten düşünmüyoruz. Miracın hakiki anlamı öteye geçmektir. İşte İkbal, öteye geçme isteğiyle yanıp tutuşan adamdır. Bu açıdan bizim temel meselemiz, İkbal'in aradığı ve anlatmaya çalıştığı miracı Pakistan'da, Afganistan'da ya da Türkiye'de ne anlama geldiğini bulmamızdır. Batı'nın 'kültür dini' kendini sürekli üretirken, kendi müntesipleri bunları çoğaltırken, bizler kendi dinimizin bizlere sunduğu harekete sahip olamıyoruz. Müslümanlar ne yazık ki bu kültür dinine iman etmiş durumdalar. Unutmamalıyız ki dinin bir neşve olarak yaşanmaması, miracın yaşanamamasıdır.'