İSTANBUL (AA) - 15 Temmuz Derneği tarafından bu yıl 9'uncusu düzenlenen 'Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu', Yıldız Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Üniversitenin Davutpaşa yerleşkesindeki 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kongre ve Kültür Merkezi'nde 'Tek Bayrak Altında Vatan Millet Aşkına' başlığıyla düzenlenen program, İstiklal Marşı'nın okunması ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Programda, 15 Temmuz'da yaşananların yer aldığı bir video gösterimi yapıldı.
İstanbul Valisi Davut Gül, programın açılışında yaptığı konuşmada, 15 Temmuz'un bir kez daha gözlerinde canlandığını söyledi.
Geçen 9 yılın çok uzun bir zaman olmadığını kaydeden Gül, 'Bu anlattıklarımız, bu gördüklerimiz, bu yaşadıklarımız 9 sene içerisinde oldu. Bu 9 sene önce olan olay çok taze. Hala bunu birebir yaşayan gazilerimiz, şehit yakınlarımız hayatta. Buradan çıkartacağımız dersler var.' dedi.
Türkiye'nin birçok darbeyi gördüğünü anımsatan Gül, 'Ama bu klasik darbe olarak nitelendirebileceğimiz bir mesele değil. Kim yaptı? İçimize sızan, milletimizin, kamu kurum ve kuruluşlarının, silahlı kuvvetlerin yani sokakta, caddede her tarafta gördüğümüz kimi zaman komşumuz, kimi zaman akrabamız, kimi zaman mesai arkadaşımız olan kişiler, yabancı istihbarat teşkilatlarının yönlendirmesiyle, FETÖ terör örgütü başlığında bu millete bu ihaneti yapmak istedi.' diye konuştu.
15 Temmuz'un bir işgal girişimi olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:
'En çok Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisine sızmıştı ama en çok mücadeleyi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde devletinin, milletinin yanında olan bizim askerlerimiz verdi. Aynı şekilde polis teşkilatımızın içine sızdı ama mücadeleyi en çok polislerimiz verdi. Türkiye'deki vatandaşlarımızın kimisine gazilik nasip oldu, kimisine olmadı. Kimisine şehitlik nasip oldu, kimisine olmadı ama her birisi gazi ve şehit olmak için sokağa çıktı. Bize düşen bu meseleyi gerçekleriyle anlamak, anlatmak, bir daha olmaması için hafızamızı diri tutmak. En önemlisi de birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi muhafaza etmek. Bu iş için bedel ödeyen başta şehitlerimiz, şehit yakınlarımız, gazilerimiz olmak üzere onlara minnettarlığımızı sonsuza kadar muhafaza etmek.'
- '15 Temmuz'un tekrar yaşanmaması için mutlaka tedbirler almamız gerekiyor'
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü olan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan da yaşanması hiç istenmeyen 15 Temmuz'da, sıkıntıların tespit edildiği bir dönemin yaşandığını belirtti.
15 Temmuz'un bir şey gösterdiğini kaydeden Çalışkan, 'Bazen millet liderine sahip çıkar, bazen lider milletine sahip çıkar. 15 Temmuz'da her ikisi beraber oldu. Lider milletine devletine sahip çıktı, millet de liderini yalnız bırakmadı. Tarihte bu örnek çok fazla yoktur. 15 Temmuz'da herhangi bir ülkeyle savaş halinde olsaydık ve o 1 saat içinde karargahımız el değiştirseydi, savaşın sonucu ne olurdu? Bunu mutlaka düşünmemiz lazım. 15 Temmuz gecesi karargahlarımız 1 saat içinde el değiştirdi, bunun tedbirini almak zorundayız. Almazsak, daha acı şeyler yaşayabiliriz.' şeklinde konuştu.
Çalışkan, o gün sabaha kadar köprüde olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
'Bir komutanımız bana, 'Mustafa Bey, açık alanda sabaha kadar oradaydın. Başına bir şey gelebilirdi. Senin başına bir şey gelseydi, polis başsız kalırdı. Bu riski nasıl alabildin?' diye sormuştu. Ben de kendisine, 'Bazen şartlar sizi karargahta yönetmeye değil, bizzat halkın içinde, polisin içinde, en ön safta olmanızı gerektiriyor. O gün cesaret bizlere, korku karşı tarafa verildi.' dedim. İnsanız, korkabiliriz. Ateş ediliyor, mermi geliyor, uçaklar uçuyor, helikopterler başınızda dolaşıyor, korkabilirsiniz. Bütün arkadaşlarımla, sivil insanlarla konuştuğumda aynı cevabı aldım. Yaşlı, genç, kadın, erkek, polis ve sivil hepsinin verdiği cevap: 'Zerre kadar korku hissetmedik.' Bunu bir kenara yazın, bu çok kıymetli bir şey. Ben kendim de yaşadım. 15 Temmuz'un tekrar yaşanmaması için mutlaka tedbirler almamız gerekiyor ancak en kıymetli tedbir, birlik, beraberlik ve tarihi iyi bilmek.'
Terör örgütü PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Çalışkan, 'Derenin taşıyla, derenin kuşunu vuruyorlardı. Sonra dönüp, dereye hakaret ediyorlardı. Batı dediğimiz, şu anda güçlü gözüken devletler derenin taşıyla derenin kuşunu vuruyorlardı. Bizim vatandaşımızla, bizim askerimizi vuruyorlar, 'Siz ne kadar gaddar, ne kadar acımasızsınız? Siz neden şu kuralları uygulamıyorsunuz?' diye bir de hakaret ediyorlardı. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, emeği geçen herkesten Allah razı olsun, bu fark edildi. Artık derenin taşıyla, derenin kuşunu vuramayacaklar. Hele hakareti hiç yapamayacaklar.' ifadesini kullandı.
- 'Darbecilerin ve talimatı verenlerin yüzüne bir tokat vurulmuş oldu'
15 Temmuz Derneği Başkanı İsmail Hakkı Turunç, millet iradesinin önemine dikkati çekerek, şunları söyledi:
'PKK belasını 45 yıldır üzerimize salmışlardı. Çok şükür dünden itibaren PKK'nın da bu konuda silah bırakmasıyla Türkiye'de bu milletin gerçek evlatları ve sahipleri de bu ülkede özgürce yaşayacak, can güvenliği içerisinde hayatını sürdürecek bir sürece girmiş oldu. Madem ki PKK'yla diz çökertemiyoruz Türkiye'ye, bir darbe yapalım dediler 15 Temmuz'da. Şehit verdik, gazi verdik ama o darbecilerin ve talimatı verenlerin de yüzüne bir tokat vurulmuş oldu. Ne mutlu ki Cumhurbaşkanımızın ve lider kadronun bu milletin önüne düşerek 'Ben milletten başka bir irade, güç tanımıyorum.' demesiyle milyonların sokağa çıkması, bizi bu noktadaki günlere getirdi. Bu manada kim vatanı, milleti, bayrağı, devleti adına, insanlık adına hayatını seve seve vermek için yollara meydanlara döküldüyse ve bu uğurda adım atıyorsa kendilerine minnettar olduğumuzu ifade etmek istiyorum.'
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik ise vatanın bölünmez olduğunu vurgulayarak, '15 Temmuz gecesinde bayrak, vatan ve millet ruhu, şuuru bir vücut buldu ve tanklara, uçaklara, mermilere karşı sadece vücutlar karşı koydu ve bu vatanı onlara yar etmediler. Onların niyeti bu memleketi müstemleke bir memleket haline getirmekti. Hala davalarından vazgeçmiş değiller ama Türk milletinde asla bu başarıyı elde edemeyecekler. Bundan ben eminim.' şeklinde konuştu.
Terör örgütü PKK'nın silah bırakmasına da değinen Debik, 'Terör örgütünün de silahları Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle bırakmış olması bu memleketin artık bundan sonra müstemleke olmayacağı, olamayacağı anlamına geliyor. Bu manada da ben memleketimizin ilelebet payidar olarak kalacağı kanaatindeyim.' değerlendirmesini yaptı.
- 'Pişman değilim, yine olsa yine çıkarım'
Çok sayıda vatandaşla Atatürk Havalimanı'na yürüdükleri sırada üzerlerinden tank geçmesi sonucu eşi şehit, kendisi de gazi olan Vahide Şefkatlioğlu, aklının hala 15 Temmuz'u alamadığını belirterek, iman gücü, vatan ve bayrak sevgisiyle gözünün hiçbir şeyi görmediğini aktardı.
Şefkatlioğlu, 'Ölmek var, dönmek yok' diyerek yürüdüklerini kaydederek, 'Böyle bir vatanın evladı, peygamberimizin ümmeti olmaktan gurur duyuyorum. O iman gücü olduğu sürece her şeyin Allah'tan geldiğini biliyorsunuz. Bir şehit eşi olmak, bir gazi olmak o kadar önemli, o kadar gurur verici bir şey ki. Hala 'Pişman mısın?' diye soruyorlar. Pişman değilim, yine olsa yine çıkarım. Benim başka bir vatanım yok. Ay yıldızlı bayrağım, Kur'an'ım bir tane, imanım bir tane. Namusumuz, şerefimiz, vatanımız, bayrağımız, devletimiz için yaşıyoruz. Bir Vahide gider, bin Vahide gelir.' ifadelerini kullandı.
Şiir dinletisi de yapılan sempozyumda, 'En Büyük Gücümüz Birlik ve Beraberliğimiz', 'Osmanlıda Gök Kubbe Altında Birlikte Yaşama Tecrübesi', '15 Temmuz'da Türk Dış Politikası' ve 'Darbeler Türkiye'sinde 15 Temmuz Gecesinin Farkı' başlıklı konuşmalar gerçekleştirildi.