ANKARA (AA) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, 'Başarılı olan öğrencilerimizin 3 yılda eğitim hayatlarını tamamlaması konusunda yapacağımız çalışmalar hem Yükseköğretim Kurulunun hem de Üniversitelerarası Kurulun temel gündem maddesi olmak durumundadır.' dedi.
Özvar, YÖK'te düzenlenen '2030'a Doğru Türk Yükseköğretiminin Yol Haritası Lansman Toplantısı'na katıldı.
Yükseköğretim sisteminin gelecek dönemde gündem maddelerinden birinin, lisans programlarının içeriğini daha uygulamalı ve proje odaklı hale getirmek olacağını belirten Özvar, artık sadece teorik bilgiye dayalı eğitim anlayışını değil, öğrencileri mesleki tecrübeyle daha erkenden buluşturan, onları hem bilimsel araştırmaya hem de iş dünyasına daha güçlü hazırlayan bir yaklaşımı merkeze alacaklarını söyledi.
Paydaşların, alan uzmanlarının ve üniversite yöneticilerinin geniş katılımıyla yürütülecek istişareler sayesinde birçok programda teorik yükün azaltılması ve uygulama taraflarının güçlendirilmesi yönünde somut adımların atılacağını bildiren Özvar, Avrupa Kredi Transfer Sisteminin (AKTS) yeniden değerlendirilmesi, kontenjanların daha dengeli yaklaşımla belirlenmesi ve ders yüklerinin öğrencilere nitelikli beceriler kazandıracak şekilde yeniden kurgulanmasının da bu sürecin yapı taşları arasında yer alacağını vurguladı.
Başkan Özvar, şunları ifade etti:
'Yeni dönemde öğrencilerimizi çok sayıda ancak beceri ve yetkinlik kazandırmayan ders ve kredilerle yüklenmekten kurtarmayı gerekli ve lüzumlu görüyoruz. Bunun için ders planları sadeleştirilecek, öğrencilerimizin kendi yeteneklerini sergileyebilecekleri, proje geliştirebilecekleri, uygulama ve araştırma temelli öğrenme modelleri hayata geçirilecektir. Bu yaklaşım gençlerimizin yalnızca bilgi tüketen değil, bilgi üreten, sorgulayan, çözüm geliştiren bireyler olarak yetişmesini sağlayacaktır. Öğrencilerimizin çok ve aşırı sayıda derslerle meşgul edilmemesi, araştırmaya, proje yapmaya daha fazla yönlendirilmesi gerekmektedir.
Böylesi bir dönüşümün en somut çıktılarından biri de birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi dileyen ve şartları yerine getiren öğrencilerimize 3 yılda mezun olabilme imkanı sağlayacak yapısal reformların gündeme alınmasıdır. Bu reformlarla yükseköğretim sistemimiz hem daha verimli hem de uluslararası standartlarla daha uyumlu yapıya kavuşacaktır. Mezunlarımız sadece diplomaya sahip değil, aynı zamanda sahip oldukları beceri ve yetkinliklerle küresel düzeyde rekabet edebilen, ülkemizin kalkınmasına doğrudan katkı verebilen bireyler haline gelecektir. Başarılı olan öğrencilerimizin 3 yılda eğitim hayatlarını tamamlaması konusunda yapacağımız çalışmalar hem Yükseköğretim Kurulunun hem de Üniversitelerarası Kurulun temel gündem maddesi olmak durumundadır.'
- 'Yaz okulu tekrar orijinaline rücu etmek durumundadır'
Özvar, üniversitelerin öğrencilere 'yaz okulu' başlığı altında açtığı kursların tekrar aslına rücu edecek şekilde yapılandırılması gerektiğinin altını çizdi.
Öğrencilerin kaldığı derslerin bir kısmını yaz okulunda tekrar alarak geçebileceklerini fakat yaz okulunun önceki seneden değil, bir sonraki seneden, üst sınıftan ders almak için hizmet etmesi gerektiğine işaret eden Özvar, 'Öğrenciler bir sonraki senenin ya da sonraki senelerin derslerini yaz okulunda alabilmelidir. Yaz okulu tekrar orijinaline, aslına rücu etmek durumundadır. Üniversitelere bu konuda önemli görevler düşmektedir. Üniversitelerarası Kurulumuzdan bu konuda gerekli çalışmaları bir an önce yapmalarını bekliyoruz.' dedi.
Gelecek dönemdeki yapısal ve kalıcı reformlardan birinin de 4 yıllık mezuniyet için gerekli 240 AKTS'nin gözden geçirilmesi olduğunu belirten Özvar, şunları kaydetti:
'4 yıllık lisans eğitimlerinde teorik derslerin yanında uygulamalı eğitime daha fazla imkan ve yer verecek şekilde AKTS sistemi tekrar gözden geçirilmelidir. Avrupa'nın pek çok ülkesinde öğrenciler 180 AKTS ile mezun olabilmektedir. Bütün lisans programlarını dikkatli şekilde çalışarak, bulunduğumuz yapıyı göz ardı etmeden bunun dönüşümünü birlikte yapacağız. Bu hepimizin en önemli görevlerinden bir tanesi olmak zorundadır. Sadece lisansta değil, ön lisansta da bu çalışmanın gerçekleştirileceğini ifade etmek isterim. 3 senede mezun olan öğrenci, yüksek lisans yapmak istiyorsa erkenden akademik ve bilimsel çalışmalara katılabilir. Bunun da önünü böylelikle açmış olacağız.
Bütün bu konuların başarıyla uygulanabilmesi adına Üniversitelerarası Kurulu ve üniversitelerimizi göreve davet ediyorum. Başta lisans öğrenim süresinin 3 yıla indirilmesi ve kredi sisteminin sadeleştirilmesi olmak üzere ifade ettiğim bu başlıkların sizler tarafından etraflıca değerlendirilmesini ve olgunlaştırılmış görüşlerinizin Kurulumuza iletilmesini rica ediyorum. Sadece Yükseköğretim Kurulunun değil, üniversitelerimizin ortak akılla belirleyeceği bir yol haritası, sürecin başarıya ulaşması adına fevkalade mühimdir.'
- 'Öğrencilerimizin teveccüh etmediği programlarda ısrar edemeyiz'
Yükseköğretim sisteminin sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde gelişmesi için üniversitelerin kontenjan politikalarının da yeniden ele alınmasının zorunlu olduğuna işaret eden Özvar, bu yıl bazı programların kontenjanlarında düzenlemeler yaptıklarını, bu kararın genel olarak büyük teveccühle karşılandığını ifade etti.
Güncelliğini yitirmiş bazı ön lisans programlarına kontenjan verilmezken, hukuk, diş hekimliği, eczacılık, hemşirelik, işletme ve elektrik elektronik mühendisliği gibi lisans programlarının da kontenjanlarının düşürüldüğünü hatırlatan Özvar, şunları söyledi:
'Öğretim elemanı yetersizliği, mevcut kapasite fazlalığı ve kimi programlarda talep düşüklüğü sebebiyle eczacılık, diş hekimliği ve bazı sağlık programlarında önümüzdeki dönemde yine kontenjan sayılarında düzenlemeye gideceğimizi paylaşmak isterim. Bu karar, sadece sayısal bir indirimi değil, aynı zamanda kalite güvencesini esas alan ve nicelikten ziyade niteliği önceleyen bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Geçen yıl devlet üniversitelerine yönelik aldığımız bu kararlar, bu yıl vakıf üniversitelerine de teşmil edilecektir.
Adayların yönelimlerini ve mevcut koşulları dikkatli şekilde değerlendireceğiz. Önümüzdeki dönemde vakıf üniversitelerimizin başta hukuk kontenjanları olmak üzere tüm kontenjanlarını devlet üniversitelerinde olduğu gibi yeniden gözden geçireceğiz. Bu konuda devlet ve vakıf üniversiteleri arasında farklı tutum sergilemiyoruz. Bütüncül yaklaşımımız var. Türkiye'de istihdamla ilişiği kesilen veya öğrencilerimizin yönelimlerini karşılamayan, öğrencilerimizin teveccüh etmediği programlar konusunda fazla ısrar edemeyiz.'
- 'Nihai düzenlemeleri kamuoyuyla paylaşacağız'
Özvar, ekim ayı içerisinde gerçekleştirecekleri Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu toplantısında bütün bu başlıkları detaylı biçimde değerlendireceklerini ve ilgili tarafların görüşlerini alarak nihai düzenlemeleri şekillendirip kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
Kontenjanlara ilişkin bu kararları yalnızca yönetim tasarrufu olarak ele almadıklarının altını çizen Özvar, adayların tercih eğilimleri, bu yılki yerleştirme sonuçları ve paydaşların değerlendirmelerinin bir bütün olarak alınacak kararlara destek teşkil edeceğini vurguladı.
Yükseköğretim kurumlarının artık sadece eğitim öğretim faaliyetleriyle meşgul olmanın çoktan ötesine geçtiğine işaret eden Özvar, onlardan klasik anlamda çok daha başka beklentiler olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Özvar, kontenjan politikalarındaki olası azaltmayı sadece belli alanlarda değil, ihtiyaç ve şartlara göre tüm programlar için gündeme alabileceklerini dile getirdi.
Geçen yıl başladıkları Türkiye Üniversite Deneyim Araştırması'nın 205 üniversiteden 264 bin 344 öğrencinin katılımıyla yükseköğretim tarihinin en geniş kapsamlı öğrenci anketi olduğunu belirten Özvar, gelecek günlerde 2025 TÜDA anket çalışmasını başlatacaklarını duyurdu.
Özvar, Türkiye'nin bilim ve teknoloji alanında kat ettiği ve edeceği mesafenin doktora öğretiminin kalitesine bağlı olduğunu söyledi.
- 'Doktora eğitiminin kalitesi, akademisyenlerimizin kalitesini belirlemektedir'
YÖK Başkanı Özvar, paylaştığı tüm başlıkların Türk yükseköğretiminin gelecek dönemde izleyeceği yol haritasının temel taşlarını oluşturduğuna işaret etti.
Kalite güvencesi ve akreditasyondan dijital dönüşüme, uluslararasılaşmadan uygulamalı eğitimin güçlendirilmesine, yeni ve stratejik program açılımlarından bilimin toplumla daha güçlenmesine kadar pek çok başlık altındaki konuların, üniversitelerin istikbalinin doktora eğitimine bağlı olduğunu belirten Özvar, 'Doktora eğitiminin kalitesi, akademisyenlerimizin kalitesini belirlemektedir. Akademisyenlerimizin kalitesi, üniversitelerimizin kalitesini belirlemektedir. Üniversitelerimizin daha kaliteli olması da bütün sistemin daha kaliteli olması anlamına gelmektedir.' dedi.
Doktora eğitimi konusunda kat edilmesi gereken önemli mesafelerin olduğuna inandığını dile getiren Özvar, şunları kaydetti:
'Doktora seviyesinde devlet üniversitelerimizde toplam aktif 11 bin 514 program bulunmaktadır. Vakıf üniversitelerindeki toplam sayımız ise 737'dir. Dolayısıyla doktora öğreniminin önemli kısmını devlet üniversiteleri vermektedir. Bu programların dışında sanatta yeterlilik programlarını da söylemek gerekir; 139 adet sanatta yeterlilik programımız bulunmaktadır. Dolayısıyla sanatta yeterliliği, doktora programıyla değerlendirdiğimizde 12 bin 400 civarında programımız hizmet vermektedir. Bugün itibarıyla doktora öğrenci sayımız 96 bini geçmektedir. Doktora mezun sayımız ise 2024-2025 yılı için 13 binin üzerindedir.'
- 'Dünyada doktora öğrencileri azalıyor'
Dünyada doktora eğitimine katılma açısından küresel düşüş eğilimi olduğuna dikkati çeken Özvar, bu küresel eğilimin dünyada gençlerin lisans, yüksek lisans sonrasında doktora eğitimine eskisi kadar teveccüh etmediğini gösterdiğine işaret etti.
Bütün dünyada pek çok gelişmekte olan ülkede doktora programlarına teveccühün azaldığını belirten Özvar, 'Bunun pek çok sebebi olmaktadır. Ülkemizde ise küresel ölçekte gördüğümüz bu eğilimin etkileri hissedilmiyor. Doktora önemli bir aşama. Başta Japonya, ABD, Fransa, Almanya gibi büyük ülkeler doktora öğrencisinin azalmasını 'tehlike çanı çalıyor' gibi değerlendirmektedir. Ülkemizde de küresel bu eğilimin etkileri önümüzdeki yıllarda ortaya çıkabilir. Ülkemizde doktora yapacak öğrenci sayısı azalabilir.' diye konuştu.
Bunun üniversiteler bakımından dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunun altını çizen Özvar, böyle bir tehditle, sınamayla karşı karşıya kalınmadan doktora programlarıyla ilgili çalışılmasını istedi.
Başta enstitü müdürleri olmak üzere program danışmanları ve başkanların dekanlarla birlikte mutlaka doktora süreçlerini gözden geçirmesi ve tekrar ele alması gerektiğini vurgulayan Özvar, şunları kaydetti:
'Derslerin yapılıp yapılmadığı, yoklama alınıp alınmadığı, tez izleme süreçlerinin ve toplantıların yapılıp yapılmadığı, tezlerin danışmanlar tarafından değerlendirilmesi başta olmak üzere muhtelif konularda mutlaka denetim ve değerlendirmeye önem vermenizi istiyoruz. Türkiye'de doktora mezunlarının istihdamda iş bulabilme imkanı yüzde 92 seviyelerinde. Yani mezun ettiğimiz her 100 doktora mezununun 90'dan fazlası iş bulabilmektedir. Öncelikle akademilerde iş buluyorlar. Üniversitelerimizin kalitesinin daha da yukarı çıkabilmesi, iyi yetişmiş doktora öğrencileriyle mümkündür. Bu, bizim istikbalimiz.'
- 'Müfredatın içine mutlaka uygulamalı dersler konulmalı'
Doktora programının sadece akademik kariyer şeklinde tasarlanmaması, müfredatın içine mutlaka uygulamalı derslerin konulması gerektiğine işaret eden Özvar, mezuniyet sonrasında doktora öğrencilerinin sanayide, hizmet sektöründe istihdam edilebileceği, bilgi ve beceri kazanabileceği araçlarla donatılması gerektiğinin altını çizdi.
Özvar, doktora programlarında uluslararası işbirliklerine açık olunması gerektiğini belirterek, 'İkili doktora yerine çoklu doktora programı yapalım. Niye dört üniversite doktora programı vermesin? Sizlerden talep bekliyorum.' dedi.
Toplantıya, üniversite rektörleri ve akademisyenler katıldı.
(Bitti)