20. yüzyılın siyasi sahnesine en derin ve en kanlı izi bırakan isim şüphesiz Adolf Hitler’dir. Almanya’da kurduğu Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimiyle hem ulusal hem de küresel tarihi kökten değiştiren bu Avusturya doğumlu siyasetçi, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ve sistematik katliam olan Holokost’un mimarı olarak hafızalara kazınmıştır. Hitler’in hayatı ve iktidarı, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birinin tetikleyicisi olmuştur.

Başarısız Bir Sanatçıdan Fanatik Bir Milliyetçiye: Gençlik Yılları

Adolf Hitler, 20 Nisan 1889’da Avusturya’nın küçük bir kasabası olan Braunau am Inn’de dünyaya geldi. Gençlik yıllarını Viyana’da geçirdi. En büyük arzusu bir sanat akademisine girmekti, ancak başvurularının reddedilmesi üzerine hayatı farklı bir yöne savruldu. Viyana’daki bu dönem, aynı zamanda onun radikal milliyetçi, anti-semitik (Yahudi karşıtı) ve ırkçı fikirlerinin şekillenmeye başladığı yıllardır.

I. Dünya Savaşı başladığında Almanya'ya taşınan Hitler, Alman ordusuna gönüllü olarak katıldı ve Batı Cephesi’nde görev aldı. Savaşın sonunda Almanya'nın yenilmesi ve ülkenin Versay Antlaşması ile ağır şartlar altına girmesi, Hitler’in aşırı milliyetçi görüşlerini pekiştirdi ve onu siyasi intikam arzusuyla doldurdu.

Nazi Partisi’nin Doğuşu ve İktidar Yürüyüşü

Savaş sonrası Almanya, ekonomik çöküş, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal huzursuzluk içinde boğuluyordu. Bu kaos ortamı, Hitler’in radikal ve popülist söylemlerine zemin hazırladı. 1920’lerin başında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne (NSDAP, Nazi Partisi) katılan Hitler, karizmatik ve demagojik hitabet yeteneği sayesinde hızla partinin liderliğine yükseldi.

1923’te başarısız bir darbe girişimi (Bira Salonu Darbesi) yapsa da, hapishane dönemi ona siyasi stratejilerini derinleştirme fırsatı verdi. Burada, Nazi ideolojisinin temelini oluşturan, üstün "Aryan ırkı" fikrini ve tüm kötülüklerin kaynağı olarak gördüğü Yahudi karşıtlığını merkeze alan Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabını kaleme aldı.

Demokratik süreçleri kullanarak güç kazanan Nazi Partisi, Büyük Buhran’ın yarattığı ekonomik yıkım ortamında halka güçlü bir liderlik ve "kayıp ulusal onuru geri getirme" vaadi sundu. Bu yükseliş, 30 Ocak 1933’te Hitler’in Almanya Şansölyesi olarak atanmasıyla sonuçlandı.

Totaliter Rejimin İnşası ve Irkçı Politikalar

Hitler’in şansölye olmasıyla birlikte, Almanya’da demokrasi hızla tasfiye edildi. Parlamentonun yetkileri elinden alındı, siyasi rakipler tutuklandı ve tüm sivil özgürlükler kısıtlandı. Hitler, kendisine Führer (Lider) unvanını vererek devletin, ordunun, yargının ve toplumun tek hakimi oldu. Totaliter rejim, Gestapo (gizli polis) ve SS (koruma birlikleri) gibi paramiliter güçler aracılığıyla korku ve baskı üzerine inşa edildi.

Nazi ideolojisinin merkezinde yatan ırkçı dünya görüşü, kısa sürede devlet politikası haline geldi:

  • Nürnberg Yasaları (1935): Yahudilerin Alman vatandaşlığından çıkarılmasına, Yahudiler ve "Aryanlar" arasındaki evliliklerin yasaklanmasına yol açtı.

    Hayrettin Eren kimdir? Hikayesi nedir?
    Hayrettin Eren kimdir? Hikayesi nedir?
    İçeriği Görüntüle
  • Sistematik Baskı: Yahudiler, Romanlar, zihinsel ve fiziksel engelliler, eşcinseller ve siyasi muhalifler gibi milyonlarca insan, "toplum için zararlı" ilan edilerek sistematik takibe ve baskıya uğradı.

II. Dünya Savaşı’nın Başlangıcı ve Holokost

Hitler’in temel amacı, Almanya’yı Avrupa’nın tartışmasız lideri yapmak ve Doğuda Alman ırkı için “Yaşam Alanı” (Lebensraum) oluşturmaktı. Versay Antlaşması'nı hiçe sayarak Almanya'yı silahlandırdı ve yayılmacı bir dış politika izledi.

1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etmesi, İngiltere ve Fransa’nın Almanya’ya savaş ilan etmesine yol açarak İkinci Dünya Savaşı’nı başlattı. Savaşın ilk yıllarında Naziler, Fransa, Hollanda, Belçika, Norveç ve Balkanlar dâhil Avrupa’nın büyük bir bölümünü işgal ederek büyük başarılar elde etti.

Holokost: Endüstriyel Katliam

Savaş ilerlerken Hitler ve Nazi yönetimi, "Nihai Çözüm" adını verdikleri korkunç bir planı uygulamaya koydu: Avrupa Yahudilerinin sistematik olarak yok edilmesi. Bu endüstriyel boyuttaki katliam, Holokost olarak tarihe geçti. Toplama kampları ve ölüm merkezlerinde (Auschwitz-Birkenau, Treblinka gibi) yaklaşık 6 milyon Yahudi, gaz odalarında ve ağır şartlar altında hayatını kaybetti.

Son: Yenilgi ve Führer’in İntiharı

1941’de Sovyetler Birliği’ni işgal girişimi (Barbarossa Harekâtı) ve 1944’ten itibaren Müttefiklerin Batı Cephesi’nde ilerlemesiyle savaşın kaderi değişti. Nazi Almanyası, her cephede büyük yenilgiler almaya başladı.

Savaşın son demlerinde, Sovyet Kızıl Ordusu Berlin'e girerken Hitler, yenilgiyi kabul etmek yerine başkentteki yeraltı sığınağında (Führerbunker) kaldı. 30 Nisan 1945’te, partneri Eva Braun ile evlendikten kısa süre sonra intihar etti. Hitler'in ölümü, birkaç gün sonra Nazi Almanyası’nın koşulsuz teslimiyeti ve İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’da sona ermesi anlamına geliyordu.

Mirası: Bir Felaketin Sembolü

Adolf Hitler’in iktidarı, dünya tarihine unutulmaz bir yıkım getirmiştir. Başlattığı savaş, toplamda 70 milyondan fazla insanın (askerler ve siviller dahil) hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bugün onun ismi; faşizmin, diktatörlüğün, nefret ideolojisinin ve organize edilmiş soykırımın en karanlık sembolü olarak anılmakta, eylemleri ise insanlık suçu olarak evrensel hukukun temelini oluşturmaktadır. Hitler’in iktidarı, bir daha asla tekrarlanmaması gereken bir felaket dersi olarak tarihin sayfalarındaki yerini korumaktadır.