Peygamberimiz Hz. Muhammed’in 632 yılında vefatının ardından başlayan ve 661 yılına kadar süren Dört Halife Dönemi (Hulefâ-yı Râşidîn, yani "Doğru Yolda Giden Halifeler Dönemi"), İslam tarihinin en önemli ve kritik evresi olarak kabul edilir. Bu 29 yıllık süreç, İslam devletinin sağlam temellere oturmasını, inancın Arap Yarımadası dışına yayılmasını ve yönetim sistemlerinin şekillenmesini sağlamıştır.
Bu dönemin en temel özelliği, halifelerin seçim ve istişare yoluyla iş başına gelmeleri ve bu yönüyle İslam tarihinde "Cumhuriyet dönemi" olarak da anılmasıdır. Dört büyük halife; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'dir.
1. Hz. Ebubekir (632 – 634): Kurtuluş ve Birliğin Tesis Edilmesi
Peygamber Efendimiz’in en yakın dostu ve "Mağara Arkadaşı" (Yâr-ı Gâr) lakabıyla tanınan Hz. Ebubekir, vefatın hemen ardından halife seçildi. Halifeliği sadece iki yıl sürmesine rağmen, İslam devletinin varlığını sürdürmesi için hayati bir rol oynadı.
Ridde Savaşları ve Kuran’ın Mushaf Haline Getirilmesi
Hz. Ebubekir dönemi, İslam toplumunun en zorlu sınavlarını verdiği yıllardır. Arap kabileleri arasında görülen kitlesel dinden dönme (irtidat), zekât vermeyi reddetme ve yalancı peygamberlerin ortaya çıkması üzerine Ridde Savaşları başlatıldı. Hz. Ebubekir’in kararlılığı sayesinde bu isyanlar bastırıldı, Arap Yarımadası’nda siyasi birlik yeniden sağlandı ve İslam devletinin temeli sağlamlaştırıldı.
Bu dönemin en önemli dini hizmetlerinden biri de, Yemame Savaşı’nda birçok hafızın şehit olması üzerine Kur'an-ı Kerim’in ayetlerinin tek bir kitap (Mushaf) haline getirilmesi çalışmasının başlatılmasıdır.
2. Hz. Ömer (634 – 644): Fetihler, Adalet ve Kurumsallaşma
"Hak ile Batılı Ayıran" anlamına gelen Faruk lakabıyla tanınan Hz. Ömer, halifeliği boyunca İslam devletini imparatorluk seviyesine taşıdı. Onun 10 yıllık dönemi, İslam’ın Altın Çağı olarak kabul edilir.
İmparatorluklar Çökerken: Dev Fetihler
Hz. Ömer döneminde İslam orduları, Bizans (Doğu Roma) ve Sasani İmparatorluklarına karşı büyük zaferler kazandı.
-
Suriye ve Filistin Fethi: Yermük ve Ecnadin savaşlarıyla Suriye ve Filistin ele geçirildi. Kudüs, Hz. Ömer'in bizzat şehre gelerek imzaladığı antlaşma ile Müslümanların yönetimine geçti.
-
İran ve Irak Fethi: Kadisiye ve Nihavent savaşlarıyla Sasani İmparatorluğu’nun başkenti Medain dahil olmak üzere Irak ve İran’ın büyük bir kısmı fethedildi.
-
Mısır Fethi: Amr bin Âs komutasındaki ordu, Mısır’ı fethetti ve İslam coğrafyasının Kuzey Afrika’ya yayılmasının önü açıldı.
Adalet ve Beytülmâl (Devlet Hazinesi)
Hz. Ömer, devasa bir coğrafyaya yayılan devleti sistemli bir şekilde yönetmek için köklü idari reformlar gerçekleştirdi:
-
İdari Teşkilatlanma: Ülke vilayetlere ayrıldı, valiler ve kadılar (yargıçlar) atandı. İlk ordugâh şehirleri (Basra, Kufe, Fustat) kuruldu.
-
Beytülmâl: Düzenli bir devlet hazinesi (Beytülmâl) kuruldu ve fetihlerden gelen gelirlerin adil dağıtımını sağlamak için Divan Teşkilatı oluşturuldu.
-
Hicri Takvim: Hicret olayı (622) esas alınarak Hicri Takvim oluşturuldu.
Hz. Ömer, adaletiyle o kadar ün kazandı ki, uygulamaları İslam hukukunun en temel kaynaklarından biri olarak kabul edildi. Kendisi, 644 yılında bir köle tarafından namaz kılarken hançerlenerek şehit edildi.
3. Hz. Osman (644 – 656): Kuran’ın Çoğaltılması ve İlk Fitne
"İki Nur Sahibi" anlamına gelen Zinnûreyn lakabıyla tanınan Hz. Osman, 12 yıl süren hilafeti boyunca İslam’a iki büyük hizmette bulundu ve maalesef İslam tarihindeki ilk büyük siyasi krizle karşılaştı.
İlk İslam Donanması ve Kur'an’ın Çoğaltılması
Hz. Osman dönemi fetihleri devam etti ve İran’ın fethi büyük ölçüde tamamlandı. Bu dönemin en kritik gelişmesi ise ilk İslam donanmasının kurulması oldu. Muaviye’nin teklifiyle kurulan donanma, Bizans’a ait olan Kıbrıs’ı fethetti ve Akdeniz’de İslam hakimiyetini başlattı.
Hz. Osman’ın İslam’a en büyük hizmeti ise, farklı bölgelerde Kur'an kıraatlerinde başlayan ihtilafları önlemek amacıyla, Hz. Ebubekir zamanında toplanan Mushaf'ı esas alarak Kur’an-ı Kerim’in çoğaltılması ve büyük merkezlere gönderilmesini sağlamaktı. Bu, metnin orijinal halinin korunması açısından tarihi bir adımdı.
İç Muhalefet ve Şehadeti
Ancak halifeliğinin son yılları, bazı yönetimsel atamalarından kaynaklanan muhalefet ve iç fitnelerle gölgelendi. Muhalif gruplar tarafından kuşatılan evinde, 656 yılında şehit edildi. Bu olay, Müslümanlar arasındaki siyasi birliğin bozulmasının ve ileride yaşanacak iç savaşların ilk kıvılcımı oldu.
4. Hz. Ali (656 – 661): İç Çatışmalar ve Siyasi Çekişmeler
Peygamber Efendimiz’in amcasının oğlu ve damadı olan Hz. Ali, halifeliği döneminde Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle başlayan büyük siyasi karmaşayı (Büyük Fitne) miras aldı. Bilgeliği ve cesaretiyle tanınan Hz. Ali’nin 5 yıllık halifeliği, maalesef iç savaşlar dönemine denk geldi.
Cemel ve Sıffin Savaşları
Hz. Ali’nin halifeliği sırasında yaşanan en büyük iki olay, Müslümanlar arasında gerçekleşen ilk iç savaşlardır:
-
Cemel Vakası (656): Hz. Osman’ın katillerinin bulunmasını isteyen Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr’in liderlik ettiği bir grupla Basra yakınlarında gerçekleşen bu savaş, Müslümanların birbirine karşı silah çektiği ilk büyük çatışmadır. Hz. Ali bu savaştan zaferle çıktı.
-
Sıffin Savaşı (657): Şam Valisi Muaviye, Hz. Osman’ın intikamını alma iddiasıyla Hz. Ali’nin halifeliğini tanımadı. Sıffin’de karşı karşıya gelen iki ordunun savaşı, hakem olayına kadar uzayan büyük bir siyasi krize dönüştü ve İslam ümmetinde kalıcı ayrılıklara yol açtı.
Hz. Ali, 661 yılında Hariciler tarafından Kufe’de suikaste uğrayarak şehit edildi.
Kalıcı Etkiler: Hilafetten Saltanata Geçiş
Dört Halife Dönemi, İslam devletinin kurumsallaşmasını sağlamış, fetihlerle yeni bir dünya gücü yaratmış ve İslam hukukunun temel referanslarını oluşturmuştur. Ancak Hz. Ali’nin şehadetiyle sona eren bu dönem, halifelerin istişare ile seçildiği cumhuriyetçi dönemin de sonu olmuştur.
Hz. Ali’den sonra Muaviye’nin yönetimi ele alması ve halifeliği saltanata (bab-oğul yönetimi) dönüştürmesiyle birlikte, İslam tarihinde Emeviler Dönemi başlamış ve Müslümanlar arasındaki siyasi ve itikadi ayrılıklar derinleşmiştir. Bugün İslam dünyasında adalet, istişare ve devlet ahlakı kavramları tartışılırken, referans noktası daima bu dört halifenin yönetim anlayışı olmaya devam etmektedir.