TBMM (AA) - TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun çalışma takvimine ilişkin, 'Benim zihnimden geçen ekim sonu bitirmekti ama biraz gecikecek, öyle görünüyor. Kasım sonu gibi inşallah iş şekillenmiş olur.' dedi.

Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldiği toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin Meclis'ten çıkacak rapora ilişkin sorusu üzerine, Kurtulmuş, raporun nasıl çıkacağını bilmediğini vurguladı.

Bütün çatışma çözümlerinden öğrendiklerine göre, işin bir negatif barış bir de pozitif barış kısmı olduğunu belirten Kurtulmuş, 'Yani öncelikle silahların bırakılması, artık terör ve çatışma ortamının ortadan kaldırılması dediğimiz negatif barış kısmı. Ama bununla birlikte bundan daha önemli olan, daha kalıcı sonuçlar doğuracak olan, terörü ortaya çıkaran sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır.' diye konuştu.

Bunların içinde sosyal politikalar, bölgesel kalkınma, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi gibi konuların olduğunu dile getiren Kurtulmuş, dolayısıyla sadece silahların susturulması ve bir örgütün feshedilmesi meselesiyle ilgili bir sürecin değil, bu işin bundan çok daha önemli olan kısmının ise pozitif barışı tesis edecek adımların atılması olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, şöyle konuştu:

Bakan Kurum, İstanbul'da Şerifali İmar-İskan Blokları Kura Çekiliş Töreni'nde konuştu:
Bakan Kurum, İstanbul'da Şerifali İmar-İskan Blokları Kura Çekiliş Töreni'nde konuştu:
İçeriği Görüntüle

'Arkadaşlara hep şunu söylüyorum: 'PKK elindeki bırakın ağır silahlarını, son tabancasını bile getirdi, teslim etti. Eğer terörü ortaya çıkaracak nedenler hala ortada duruyorsa, bugün bunlara bu silahları verenler, yarın çok daha güçlü silahları verirler, çok daha kuvvetli silahları verirler. Bu örgüt olmaz ama başka bir örgütü yine Türkiye'nin başına bela ederler.' Dolayısıyla burada akıl etnik kimlikler ve mezhep, meşrep kimlikleri üzerinden, yani bizim milli birliğimizin esas unsurları olması gereken farklılıklarımız üzerinden ayrıştırıcı siyaset yapmaya imkan bırakmayacak şekilde, ortamı iyileştirmemiz lazım. Bu pozitif barışı sağlayacak olan esas yönelim burasıdır ve buradan da Türkiye, bu kadar büyük tecrübelerinden sonra Allah'ın izniyle çok olumlu sonuçlar alır.'

Bir gazetecinin, yasal düzenlemelere geçişin örgütün tamamen silah bırakmasının ardından mı olacağı sorusu üzerine Kurtulmuş, bisiklet örneğini vererek, bu meselenin bisiklete binmek gibi olduğunu, tek ayakla bisikletin çevrilemeyeceğini vurguladı.

'Bütün bu yasal düzenlemeler yapılsın, ondan sonra örgüt üzerine düşeni yapsın, böyle bir şey olmaz.' diyen Kurtulmuş, herkesin üzerine düşeni, bu süreçte kendinden bekleneni yapacağını aktardı.

Kurtulmuş, şunları söyledi:

'Biraz fazla atacak, biraz geriden gelecek bu ayrı bir konu ama sonuçta tek ayakla bisiklet süremezsiniz, iki ayağın birden çalışması lazım. Şimdiye kadar iki ayağın da iyi-kötü, işte 'zamanlama şöyle oldu, böyle oldu'... Bunların hepsi çok detaydır. İşte 'İmralı'ya gidildi gidilmedi' bunların hepsi detaydır. Sonuç itibarıyla şimdiye kadar iş belli bir noktaya kadar geldi. Şimdi içeride PKK'nın bitirmesi ve dışarıda PYD/YPG meselesi. İşte biz onun için 'Terörsüz Türkiye', 'Terörsüz Bölge' diyoruz. Yani Türkiye'de terörü tamamen bitirdiniz ama Suriye'de ve Irak'ta, hatta daha gidin Lübnan'da terör devam ederse bunun Türkiye'ye negatif etkileri kaçınılmazdır. Dolayısıyla Türkiye bu çabayı sürdürürken mutlaka Suriye'de ve Irak'taki terör yapılanmalarının ortadan kalkmasıyla ilgili taleplerini mutlaka konuşacak, tartışacaktır. Bu çerçevede Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle çok yakın ilişkiler içinde bu konu konuşuluyor.

Şimdi Suriye'de yeni bir tablo var. Burada da zaten Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, YPG ile görüşmeler yapıyor. Bizim beklentimiz ne? Bir an evvel YPG/PYD orada devletin resmi unsurlarına entegre olsun. Yöntemde farklılıklar olabilir, teklifler farklı olabilir. Bunları müzakere edecek olanlar tabii ki Suriye merkezi yönetimi ile oradaki yapılanmadır. Ama oradaki yapılanmanın varlığı ve bunun ayrı bir terör yapılanması olarak durması, biz içeride istediğimiz kadar terörü bitirirsek bitirelim, istediğimiz tam sonucu bize sağlamaz. Bunu biliyoruz.'

-'Asgari müştereklerde değil, azami ortaklıklarda bütünleşmek zorundayız'

Bir gazetecinin 'bazı kesimlerin Terörsüz Türkiye hedefine yönelik çalışmaları sabote ettiğini belirtmesi' üzerine Kurtulmuş, siyasi hayatı boyunca Kürt meselesiyle özellikle ilgilenmiş, konuşulanları yakından dinlemiş, takip etmiş, konuyla ilgili görüş beyan etmiş birisi olduğunu belirtti.

Bu meseleyle ilgili ne dün ne bugün eksik bırakılan bir sözün olmadığını ifade eden Kurtulmuş, herkesin kendisi bakımından söylemesi gerekenleri söylediğini, zaman içerisinde de söyleyeceğini dile getirdi. Demokrasinin bu olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

'Yani herkes aynı şeyi isteyerek aynı sözleri söylemiş olsa zaten farklı eğilimler ortaya çıkmaz, dolayısıyla herkes kanaatini söyleyecek. Başından beri bizim söylediğimiz, şehit ve gazi yakınlarını dinlediğimiz toplantıda da açıkça söylediğimiz şey: 'Şehitlerimizin ruhunu muazzep edecek, gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir adımı atmayız, bunun atılmasına müsaade etmeyiz'. Buradaki hassasiyet şudur: Hiç kimse, 'ben senden daha çok vatanseverim' duygusu içerisinde hareket etmesin. Komisyonda olan arkadaşlarımızın, bütün siyasi partilerin, farklı bütün siyasi kanaatlerin hepsinin hakikaten vatanın, milletin hayrına sözler söylemek için gayret sarf ettiğine inanıyoruz. Dolayısıyla burada herkes ortaya fikirlerini söyleyecek.

Bu kırmızı çizgiler meselesi de benim siyasi hayatım boyunca hiç tasvip etmediğim bir şeydir. Birtakım kırmızı çizgiler olur ama bu kırmızı çizgiler ne kadar geneli kapsayan kırmızı çizgiler olursa o kadar başarılı olur. Devletin bölünmezliği, vatanın bütünlüğü, milletin kardeşliği, tarihsel köklerimizin ortaklığı, gelecek hedeflerimizin benzerliği, ortaklığı, aynı kadere sahip olmamız: Ya vallahi kırmızı çizgi istiyorsak alın çizin buradan kırmızı çizgileri. O zaman bu kırmızı çizgilerin içerisinde hemen hemen toplumun, kastı mahsusla vatan haini olanların dışında toplumun büyük kesimi bunun içinde kalır. Dolayısıyla hele böyle zor konularda biz asgari müştereklerde değil, azami ortaklıklarda bütünleşmek zorundayız. Bu süreç böyle bir süreç olarak yürümeli. Ümit ederim ki iyi bir noktaya doğru gidiyor.'

Bir Komisyon toplantısında duygulandığı bir sahneyi aktaran Kurtulmuş, bir gazinin konuşmasının bir yerinde çok heyecanlandığını, duygulandığını hatırlattı. Gazinin daha sonra takma gözünü çıkardığını anımsatan Kurtulmuş, şu açıklamalarda bulundu:

'Avucuna aldı gözünü. Ben hakikaten ağlamamak için kendimi tutuyorum. 'Benim bir gözüm yüzde 30 görüyor. PKK ile çatışmada benim can kardeşim kucağımda şehit oldu. Ben gözümü kaybettim, öteki gözümde de görüyorum, görmüyorum. Ama vallahi bu süreç bitsin, bir daha hiçbir kimse şehit olmasın, hiçbir gazimiz olmasın, ben sonuna kadar bütün varlığımla, benliğimle buna destek veriyorum' dedi. Bu fevkalade önemli bir tablodur. Cumartesi Anneleri'nden bir hanımefendi, babasının çok küçük yaşta Avcılar'da evlerinin önünden kaçırıldığını ve 15 yaşından itibaren babasının izini sürmek için hayatını devam ettirdiğini, yaşadıklarını anlatarak hatta köylerinden nasıl uzaklaşmak zorunda kaldıklarını, dedesinin namaz kılarken seccadede nasıl kurşunlanarak öldürüldüklerini anlattı. Diyor ki 'Bunları ben yaşadım ama mutlaka barışı sağlayalım, artık bu ülkenin hiçbir insanının burnu kanamasın'. Şimdi acıları yarıştırarak ya da acıların tarihçesi üzerinden mücadele ederek Türkiye bir yere varamaz. Daha fazla acının yaşanmaması, Türkiye'nin bu bölgede güçlü, büyük bir ülke olarak ileri gitmesi, kurulan oyunların muhatabı olan bu ülke değil, oyun kurucu bir ülke haline gelebilmesi için bu terör meselesini inşallah bir kenara koyacağız. Bunun için herkes fikrini söyleyecek ama sonuçta dediğim gibi azami ortaklıklarımızı kurarak yolumuza devam edeceğiz.'

- 'Demirden korkan trene binmesin'

Bir gazetecinin 'Komisyonun önümüzdeki raporu hazırlaması için öngördüğünüz, tabii ki silah bırakmayı esas olarak alacağınızı söylediniz, bir takvim var mı?' sorusu üzerine Kurtulmuş, raporun hazırlanacağına ilişkin bütün partilerin bilgisi ve hazırlığı olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, 'Biliyorsunuz 31 Aralık'ta komisyonu bitirmek için en başta tüzüğümüzü öyle kurmuştuk. Benim zihnimden geçen ekim sonu bitirmekti ama biraz gecikecek, öyle görünüyor. Kasım sonu gibi inşallah iş şekillenmiş olur.' dedi.

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun 17. toplantısının gelecek haftaya ertelenme sebebinin sorulması, komisyondan bazı milletvekillerin İmralı'ya gideceğinin konuşulduğunun hatırlatılması ve 'Komisyon üyelerinin bir yasal zırha mı ihtiyacı dile getirildi de bu halledildikten sonra mı bu işler ilerleyecek? 'sorusu üzerine Kurtulmuş, toplantıyı teknik sebeplerden dolayı ertelediklerini vurguladı.

Kurtulmuş, şunları kaydetti:

'Bir bakan arkadaşımız yurt dışında olacağı için toplantıyı yapmadık. Önümüzdeki hafta İçişleri Bakanımızı, Milli Savunma Bakanımızı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı dinleyeceğiz. Öyle görüyorum ki son dinleme faslıdır bu. Eğer ilave yeni bilgileri olursa sonra yine komisyon bilgilendirilir. Dolayısıyla tamamen teknik bir sebepten dolayı bu erteleme yapılmıştır. Şunu söyleyeyim: 'Demirden korkan trene binmesin.' Bu, Türkiye'nin en zor konusu. Tabii ki burada herkesin söylediği söz sadece kendisinin bugününü değil, bütün geleceğini de şekillendirecek. Ama eğer bu konuyla ilgili komisyon bir gereklilik görürse onunla ilgili de daha evvelki süreçlerde olduğu gibi birtakım düzenlemeler yapılabilir. Bunu da tabii kararını Komisyon verecek.'

Bir gazetecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin İmralı'ya gidecek heyete milletvekili vereceğine yönelik açıklamalarını hatırlatarak, 'Bu konuda diğer partilerden herhangi bir olumlu görüş oldu mu? İmralı'ya gidecek olan heyetin bundan sonra süreçteki rolü ne olacak?' sorusu üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:

'Kimler gidecek, gitme kararı verilecek mi, o karar verildikten sonra kaç kişi olacak? Belki çok kalabalık olmayan, belki bir grupla parti yönetimleri, parti grupları birer temsilci verebilir, bunları bilmiyoruz. Ama sonuç itibarıyla İmralı bir ceza ve infaz kurumu. İmralı ceza ve infaz kurumuna daha önce DEM Partiden milletvekili arkadaşlarımız çok kez gitti. Ayrıca kendi avukatları ve yakınları çok kez gitti ve oradan görüşlerini daha evvel de farklı vesilelerle dışarıya çıkarmış oldu. Bunların bir kısmı da bu süreçteki ilerlemelerimize kilometre taşı mesabesinde olan açıklamalar oldu. Dolayısıyla zaten gidilmemiş, görüşü alınmamış bir yerden bahsetmiyoruz. Türkiye'deki mevcut infaz düzenlemesi içerisinde hükümlülerle yapılabilecek görüşmeler kapsamında eğer böyle bir görüşme olursa, eğer komisyon buna karar verirse, yeni bir şey olmayacak, olan bir uygulamanın bir devamı şeklinde olacak. Tabii oraya gidenler de yaptıkları görüşmelerde önemli gördükleri hususları anlatırlar diye düşünüyorum. Yoksa hiç kimseye bir kere oraya gitti diye Komisyonda ayrıcalıklı bir üyelik vasfı doğurmaz. Rutin, bu sürecin aslı buymuş gibi davranırsak ben sürecin bundan sonraki işleyişine zarar gelir endişesindeyim. Onun için işi rutini içerisinde, Türkiye'nin mevcut hukuk sistemi içerisinde olan uygulamaların bir devamı olarak görmek eğer yapılacaksa ve o şekilde icra etmek en doğrusudur.'

(Sürecek)