Bir zamanlar yazılım geliştirmek, karmaşık kod satırlarının arasında saatlerce kaybolmayı gerektirirdi. Şimdi ise sahneye yeni bir oyuncu çıktı:
Low-Code ve No-Code platformlar. Sürükle-bırak arayüzleriyle “iki tıkla” uygulama geliştirilebiliyor. Evet, bu kulağa büyü gibi geliyor. Ama unutmayın, her sihir numarasının bir illüzyon ustası vardır. Low-Code, az miktarda kodlama gerektirirken görsel arayüzlerle hızlıca prototip oluşturmanızı sağlıyor; No-Code ise hiç kod yazmadan tamamen görsel araçlarla çalışmanıza imkan veriyor. Bubble, Webflow ve Microsoft Power Apps, bu alanın en bilinen oyuncuları. Gartner, 2025’e kadar yeni uygulamaların %70’inden fazlasının bu platformlarda geliştirileceğini söylemişti; Bu öngörünün gerçekleştiğini şimdiden hissedebiliyoruz.
Bu platformlar girişimcilerin bir haftada yatırımcıya gösterebilecekleri MVP’ler yapmasına, KOBİ’lerin “bizim de uygulamamız olsun” hayalini düşük maliyetle gerçekleştirmesine ve teknoloji meraklılarının “acaba ben de yapabilir miyim?” sorusuna kendi başlarına cevap bulmasına olanak tanıyor. Hız, erişilebilirlik ve düşük maliyet en büyük avantajlar arasında. Ancak her güzel şeyin bir bedeli var. İşler karmaşıklaştığında, platformların sınırlarıyla karşılaşıyorsunuz; performans düşebiliyor, eklemek istediğiniz özellikler teknik engellere takılabiliyor ve en önemlisi, platform bağımlılığı kaçınılmaz hale gelebiliyor. Kısacası, “iki tıkla” başlayan heyecan, büyük projelerde bazen “nereden bulaştık” noktasına gelebiliyor.
Gerçek hayatta da etkileyici örnekler var. Bubble ile yapılan Airbnb benzeri siteler, Power Apps ile geliştirilen hasta kayıt sistemleri veya Webflow/Shopify ile dakikalar içinde açılan e-ticaret mağazaları… Hepsi, bu araçların potansiyelini gösteriyor. Fakat iş ölçeklenmeye, karmaşık entegrasyonlara ve yüksek güvenlik standartlarına geldiğinde profesyonel yazılımcılar hâlâ oyunun merkezinde.
Sonuç olarak, Low-Code / No-Code platformlar yazılım geliştirmeyi demokratikleştiriyor, evet. Ama bu, profesyonellerin devreden çıkacağı anlamına gelmiyor. Hazır yemek kitiyle mutfakta şef hissi yaşayabilirsiniz, ancak Michelin yıldızı hâlâ gerçek şeflerin elinde. Uygulama geliştirme dünyasında da durum farklı değil: Menüde herkes için bir seçenek var, fakat en iyi lezzetler hâlâ ustaların mutfağından çıkıyor.