Son yıllarda Türkiye’nin güneydoğusunda stratejik önemi giderek artan Zengezur bölgesi, uluslararası siyasetin ve jeopolitik tartışmaların merkezine yerleşmiştir.
Son yıllarda Türkiye’nin güneydoğusunda stratejik önemi giderek artan Zengezur bölgesi, uluslararası siyasetin ve jeopolitik tartışmaların merkezine yerleşmiştir. Resmî açıklamalar ve diplomatik söylemlerde bu gelişmeler “tarihi barış” ve bölgesel iş birliği olarak sunulsa da, bu yüzeysel iyimserlik, derinlemesine bir analizle yerini ciddi bir uyarıya bırakmaktadır: Zengezur’da açılan kapı, Türkiye için yalnızca coğrafi bir geçiş noktası değil, aynı zamanda karmaşık ve çok katmanlı bir jeopolitik tuzaktır.
Bu yazıda, bölgedeki anlaşmalar ve ilişkiler kapsamlı biçimde irdelenerek, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu uzun vadeli stratejik riskler, 18 kritik başlık altında bilimsel ve tarafsız bir gözle ortaya konacaktır. Amaç, sahadaki güç dengelerini ve Türkiye’nin bölgesel konumunu anlamak için sağlam bir zemin oluşturmaktır.
1. Sınırların Yeniden Tanımlanması: Güvenlik ve Egemenlik Boşlukları
Zengezur üzerinden çizilen yeni sınırlar, Türkiye’nin doğu sınır hattında kalıcı güvenlik zafiyetlerine yol açmaktadır. Geleneksel olarak stratejik derinlik sağlayan coğrafi konum, bu düzenlemelerle daraltılmakta; bu da doğrudan yeni tehditlerin ortaya çıkması için uygun zemin oluşturmaktadır. Bölgesel aktörlerin etkisinin artması, sınır güvenliğinin Türkiye’nin kontrolünden çıkmasına neden olmaktadır.
2. Askerî Faaliyetlerin Kısıtlanması: Stratejik Manivela Kaybı
Türkiye’nin sınır bölgesindeki askerî varlığını artırması ve operasyonel kapasitesini güçlendirmesi diplomatik engellerle karşılaşmaktadır. Bu durum, sadece Türkiye’nin caydırıcılık gücünü azaltmakla kalmamakta, aynı zamanda sınır hattındaki krizlere müdahale kabiliyetini de kısıtlamaktadır.
3. Enerji Koridorlarının Kontrolünün Kaybedilmesi: Bölgesel Rekabetin Yeniden Şekillenmesi
Zengezur üzerinden geçen enerji nakil hatlarının yönetimi ve güvenliği, Türkiye’nin etkisinden çıkarılarak dış aktörlere ve bölgesel güçlere devredilmiştir. Enerji kaynakları üzerindeki denetimin zayıflaması, Türkiye’nin ekonomik ve politik etkinliğinin ciddi biçimde azalması anlamına gelmektedir.
4. Ekonomik Bağımlılığın Artması: Özerkliğin Sınırlanması
Ticaret yollarının ve ekonomik iş birliklerinin yapılandırılması, Türkiye’nin bölgedeki bağımsız karar alma mekanizmalarını zayıflatacak şekilde şekillendirilmiştir. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel ekonomik inisiyatiflerini kısıtlamakta ve dış aktörlere ekonomik bağımlılığı artırmaktadır.
5. Stratejik Transit Koridorların Yönetimindeki Yetki Kaybı
Zengezur Koridoru’nun yönetiminde Türkiye’nin etkinliği önemli ölçüde azaltılmıştır. Kontrollü transit koridorlar, bölgesel veya uluslararası aktörlerin denetimine bırakılarak Türkiye’nin stratejik manevra alanı sınırlandırılmıştır.
6. Diplomatik Baskı Mekanizmalarının Yoğunlaştırılması
Türkiye’nin dış politika hamleleri, bölgedeki anlaşmalar ve aktörler tarafından çeşitli diplomatik kısıtlamalarla karşılanmakta; bu da Ankara’nın manevra kabiliyetini daraltmaktadır. Bu baskılar, bölgesel ittifakların karmaşık yapısı içinde daha da görünür hale gelmektedir.
7. Yerel Güçlerin Alternatif Stratejik Aktörler Olarak Öne Çıkması
Türkiye’nin doğu sınırındaki yerel güçler, güvenlik ve siyaset alanında Ankara’ya alternatif odaklar olarak konumlandırılmıştır. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu zayıflatmakta ve istikrar politikalarını karmaşıklaştırmaktadır.
8. Sınır Güvenliğinde Ortak Karar Mekanizmaları: Egemenlikten Feragat
Türkiye, sınır güvenliği konularında tek taraflı karar alma yetkisini büyük ölçüde yitirmiş; ortak veya dış güçlerle koordinasyon zorunluluğu getirilmiştir. Bu da sınır hattındaki güvenlik stratejilerinde esnekliği azaltmaktadır.
9. Askerî Üslerin Kurulumunda ve Genişletilmesinde Sınırlamalar
Doğu sınırındaki askerî üslerin kurulması ya da var olanların genişletilmesi önünde önemli diplomatik ve pratik engeller oluşmuştur. Bu kısıtlamalar, Türkiye’nin krizlere müdahale kapasitesini olumsuz etkilemektedir.
10. Siber Güvenlik ve Haberleşme Altyapılarında Artan Dış Müdahale
Sınır hattındaki kritik bilgi ve iletişim altyapılarının denetimi giderek dış aktörlerin eline geçmekte, bu durum Türkiye’nin bilgi güvenliğini ve operasyonel kontrolünü zayıflatmaktadır.
11. Siyasi Nüfuz Alanının Daraltılması
Zengezur bölgesi ve çevresinde Türkiye lehine olan siyasi nüfuz önemli ölçüde azaltılırken, bölgesel ve küresel aktörlerin etkisi güçlendirilmiştir. Bu da Türkiye’nin bölgesel karar alma süreçlerine etkisini sınırlandırmaktadır.
12. İstihbarat Faaliyetlerinde Paylaşım Zorunluluğu
Türkiye’nin sınır hattındaki istihbarat faaliyetleri, dış aktörlerle bilgi paylaşımı zorunluluğu getirilmektedir. Bu durum, millî güvenlik ve stratejik üstünlük açısından risk teşkil etmektedir.
13. Göç ve Mülteci Politikalarında Bağımlılık Artışı
Göç akışları ve mülteci politikaları, bölgesel aktörlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmekte; Türkiye’nin bu alandaki inisiyatifi sınırlanmaktadır. Böylece sosyal ve demografik dinamikler dış müdahaleye açık hale gelmektedir.
14. Hukuki Egemenlik Alanlarının Sınırlandırılması
Zengezur bölgesinde Türkiye’nin hukuki ve idari yetkileri kısıtlanmakta; ortak karar mekanizmaları ön planda tutulmaktadır. Bu durum, egemenlik haklarının fiilen zayıflaması anlamına gelmektedir.
15. Doğal Kaynakların ve Çevrenin Yönetiminde Dış Denetim
Bölgedeki doğal kaynaklar üzerindeki kontrol, dış denetimler yoluyla Türkiye’nin tasarrufunu sınırlandırmakta; çevresel politikalar bölgesel aktörlerin etkisine girmektedir.
16. Kültürel ve Sosyal Alanlarda Artan Dış Müdahaleler
Yerel halkın kültürel, sosyal ve eğitim alanlarındaki etkiler dış aktörlerce şekillendirilmekte, bu da Türkiye’nin bölgedeki yumuşak güç kullanımını zayıflatmaktadır.
17. Medya ve Bilgi Akışının Dış Denetimi
Bölgedeki medya faaliyetleri ve haber akışları, dış güçlerin kontrolü altında bulunmakta; Türkiye’nin bölgedeki anlatım ve kamuoyu oluşturma kapasitesi sınırlandırılmaktadır.
18. Uzun Vadeli Stratejik Bağımlılığın Derinleşmesi
Yukarıda sayılan tüm maddeler, Türkiye’nin doğu sınırlarındaki stratejik bağımsızlığını ciddi biçimde zayıflatmakta ve bölgesel hareket kabiliyetini sınırlandırmaktadır. Bu, sadece bugünkü değil, uzun vadeli politikaların da yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Sonuç: Zengezur’da Açılan Kapının Ötesinde
Zengezur Koridoru üzerinden açıldığı iddia edilen “tarihi barış” söylemi, aslında Türkiye’nin bölgesel egemenlik alanlarını daraltan, stratejik manevra kabiliyetini zayıflatan ve gelecekte ciddi sorunlara yol açma potansiyeline sahip karmaşık bir jeopolitik tuzaktır. Bu süreç, Türkiye’nin çıkarlarını korumak adına hem diplomatik hem de stratejik açıdan çok boyutlu, detaylı ve gerçekçi bir değerlendirme yapmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda, “bir millet, iki devlet” söyleminin perde arkasında, geçmişte Azerbaycan’ın Türkiye aleyhine İsrail ile kurduğu iş birliği ve bugün ABD merkezli güçlerin Türkiye’nin önüne koyduğu engeller unutulmamalıdır. Ankara’nın, bölgesel ittifaklarını ve özellikle Azerbaycan ile olan ilişkilerini yeniden, bilimsel ve şeffaf analizlerle gözden geçirmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin hem sınır güvenliği hem de bölgesel nüfuzunu koruyabilmesi için bu kritik dönemeçte atılacak adımların sağlam temellere dayandırılması, ülkenin stratejik çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır.