Hak ile Batılın Çağlar Üstü Mücadelesi

Tarih, yalnızca geçmişin kronolojisi değildir. O, hak ile batılın, iman ile inkârın, adalet ile zulmün hiç bitmeyen mücadelesidir. Her çağın kendi Mûsâ’sı, kendi Firavunu vardır. Bugün de deniz hâlâ Allah’ın emrindedir.

Hak ile Batıl Arasında: Tarihin Asıl Hikâyesi

“Deniz Hz. Mûsâ’yı en zayıf anında boğmadı; Firavun’u ise en güçlü anında boğdu.”

Tarih, sadece geçmişi anlatmaz; hak ile batılın, iman ile inkârın kavgasını bugüne taşır. Her çağın kendi Mûsâ’sı, kendi Firavunu vardır.

Mûsâ, imanı temsil eder; zulme karşı yalnız da olsa doğruda durur.

Firavun ise gücünü tanrılaştırır, halkı susturur, zulmü meşrulaştırır.

Hz. Mûsâ’nın elinde yalnızca bir asa, dilinde ise sarsılmaz bir güven vardı:

“Rabbim benimledir, O bana yol gösterecektir.”

Karşısında orduların sahibi, hazinelerin bekçisi, sarayların hükümdarı; kendi kibriyle putlaşmış bir Firavun duruyordu.

Ama o gün deniz, kimin tarafında olduğunu gösterdi.

Su, iman eden için bir yol; inkâr eden için bir mezar oldu.

Bu sahne yalnızca Nil kıyısında yaşanmadı.

Tarih, her çağda aynı gerçeği fısıldadı:

Zulüm ne kadar büyük görünürse görünsün, hakikat ondan da büyüktür.

Modern Dünyanın Firavunları: Sistemleşen Zulüm

Bugün insanlık yeni bir Nil kıyısında duruyor.

Artık Firavun bir kişi değil; bir sistemdir.

Tahtlarını başkentlere, ordularını ekonomilere, tanrılık iddiasını teknolojiye taşımıştır.

Modern dünyanın Firavunları,

Ekonomik düzenleriyle yoksulları borca,

Silahlarıyla halkları korkuya,

Medyalarıyla insanları sessizliğe mahkûm ediyor.

Teknolojiyle, ambargoyla, finansla, veriyle dünyayı yönetebileceklerini sanıyorlar.

Kendilerini dokunulmaz, yıkılmaz, hesap vermez zannediyorlar.

Oysa unuttukları bir hakikat var:

Deniz hâlâ Allah’ın emrindedir

Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, Suriye’de, Sudan’da ve Afrika’nın kurumuş topraklarında…

Zayıf sanılanların gözyaşlarıyla ıslanan toprak, bir gün bu sahte tanrıların saraylarını sarsacaktır.

Çünkü tarih, mazlumların duasıyla yön değiştirir.

Mûsâ’nın asasının Nil’i yardığı gibi, mazlumun duası da zulmün duvarlarını yaracaktır.

Bugün güç, tanklarda, bankalarda, tahtlarda sanılıyor.

Oysa gerçek kudret, secde eden bir alnın huzurundadır.

Gerçek saltanat, Allah’a yönelmiş kalpte saklıdır.

İnançla yürüyen bir insan, ordulara bedel olabilir.

Ve bir tek dua, en gürültülü silahların susturduğu vicdanları yeniden uyandırabilir.

İlahi Adaletin Sürekliliği: Peygamberlerin Zaferi

Firavunlar çoğaldı; isimleri değişti ama kibirleri hep aynı kaldı.

Kimi “uluslararası düzen” dedi, kimi “barış” ya da “demokrasi” maskesi taktı.

Her biri insanın onurunu sömürünün nesnesine çevirdi.

Ama tarih her seferinde aynı gerçeği yazdı:

Hiçbir Firavun sonsuza kadar hüküm süremedi.

Hiçbir zalim, mazlumun duasını boğamadı.

Hiçbir sistem, Allah’ın adaletinden büyük olamadı.

Ve bu hakikati sadece Hz. Mûsâ değil, diğer peygamberler de haykırdı:

Hz. İbrahim, Nemrud’un ateşiyle sınandı.

Ateş, Allah’ın emriyle “Ey ateş! Serin ve selamet ol!” dedi.

Ateş bile iman edenin yanında saf tuttu.

Hz. Sâlih, dağları oyarak saraylar inşa eden Semûd kavmini uyardı.

Onlar uyarıyı küçümsedi; sonunda bir tek sayha, bütün ihtişamlarını susturdu.

Çünkü ses de Allah’ın emrindedir.

Hz. Hûd, “Bizden daha güçlü kim var?” diyen Âd kavmine direndi.

Kibirle karşı çıktılar; bir rüzgâr esti ve köklerinden söküldüler.

Çünkü rüzgâr da Allah’ın emrindedir.

Hz. Lût, ahlâksızlığı hayat tarzına dönüştüren topluma sabırla direndi.

O toplum yerle bir oldu; gökten taş yağdı.

Çünkü gök de yer de Allah’ın emrindedir.

Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekke’nin zulmüne karşı tek başına hakikati haykırdı.

Bedir’de azdı, Uhud’da direndi, Mekke’de affetti.

Ve gösterdi ki, gerçek zafer güçte değil; affetmenin büyüklüğündedir.

O hâlde unutmayalım:

Deniz, iman eden için bir kapı; kibirlenen için bir tuzaktır.

Bugün kendini güçlü sanan her sistem, bir gün kendi kurduğu denizde boğulacaktır.

Çünkü güç, ilahlaşınca yok olur; iman, zayıflıkta yücelir.

Tarih bir kez daha yazılacak,

ve o sayfada kazanan yine Mûsâ’nın yolunda yürüyenler olacaktır.

Deniz hâlâ Allah’ın emrindedir.

Ve o deniz, ne zaman kabarırsa, her çağın Firavunlarını aynı sessizlikle yutar.