“Yusuf’u kuyuya atan eller, yıllar sonra ona el açıp ‘bize sadaka ver’ demişti.

Kader, en sessiz ama en güçlü hesaplaşmadır.”

Hayat, çoğu zaman bir kuyunun sessizliğinde başlar.
O kuyu bazen ihanetin adı olur, bazen yalnızlığın, bazen de unutuluşun. Dışarıdan bakanlar için o kuyu karanlıktır, dipsizdir, umutsuzdur. Ama inanan bir yürek için o kuyu, aslında Allah’ın yeni bir başlangıç yazdığı yerdir.

Hz. Yusuf’un hikâyesi tam da böyle bir kuyu ile başlar. Kardeşleri, kıskançlığın kör ettiği kalplerle onu bir karanlığa attılar. Sevginin yerini nefret almış, kardeşlik bağı menfaatle çözülmüştü. Ama Allah’ın planı, insanların hilesinden daima yücedir.
O gün, Yusuf’u kuyuya atan eller, bir gün gelecek; aynı eller “Ey Aziz! Bize sadaka ver.” diyecekti.
İşte o an, kaderin görünmez terazisi devreye girecek; sabırla geçen yılların, çekilen acıların ve sessiz duaların karşılığı adaletle tecelli edecekti.

Kuyudan Saraya Uzanan İlahi Yolculuk

Kuyu, Yusuf’un karanlığıydı ama aynı zamanda Allah’a en yakın olduğu yerdi.
İnsanlar onu unuttu, kardeşleri kurtulduklarını sandı. Oysa Allah, o kuyunun derinliğinde Yusuf’u seçmişti. Mısır’ın hazinelerini emanet edeceği o kalbi, kuyu karanlığında olgunlaştırıyordu.

Zaman geçti.
Yusuf satıldı, zindana atıldı, iftiraya uğradı.
Ama ne kuyu, ne zindan onun Rabbine olan güvenini sarsmadı.
Çünkü o biliyordu ki: “Sabredenlerle beraber olan Allah, sabrı zafere dönüştürür.”

Bir sabah geldi ki, Yusuf Mısır’ın sultanı olmuştu.
Ve bir gün geldi ki, kuyuya atan eller onun önünde diz çökmüştü.
Bir zamanlar “öldü” dedikleri kardeşleri, şimdi ondan ekmek diliyordu.
İşte o an, kaderin en sessiz ama en güçlü hesabı görülüyordu.
Affetmek: Gücün En Yücesi

Yusuf’un elinde kin değil, rahmet vardı.
Gerçek yücelik, düşmanına karşı güç sahibi olduğunda gösterdiğin merhamettir.
Yusuf, kardeşlerine şöyle dedi:
“Bugün sizi kınama yok, Allah sizi bağışlasın.”

Bu cümle, insanlık tarihinin en asil affıydı.
Çünkü o, sadece kardeşlerini değil; kendisini de öfkenin zincirinden kurtarmıştı.
Kaderin hesaplaşması, intikamla değil, affetmekle tamamlanmıştı.

Ve o an anlaşıldı ki:
Kader, öç almak için değil, ibreti göstermek için vardır.
Zaman, intikamı değil, hikmeti büyütür.

İsrailoğulları ve Tekrarlanan İhanet

Ne var ki bu kıssa, burada bitmedi.
Yusuf’un kardeşleri zamanla İsrailoğulları’na dönüştü.
Ve o nesil, aynı yanlışı bir kez daha işledi.
Allah’ın seçtiği peygamberleri yalanladılar, bazılarını öldürdüler, nankörlükle rahmeti küçümsediler.

Bir zamanlar kardeşlerine ihanet eden eller, nesiller sonra peygamberlerine ihanet eden ellere dönüştü.
Musa’ya karşı direndiler, Davud’un hükmünü tanımadılar, İsa’yı çarmıha sürüklemek istediler.
Yusuf’a kazdıkları kuyu, bu kez kendi tarihlerini yuttu.

Kaderin terazisi yine devreye girdi.
Nice nimetlerle ödüllendirildiler ama her defasında şükür yerine kibri seçtiler.
Ve Allah, nankörlüklerinin karşılığında onlara tarih boyunca nice ibretler yaşattı.

Her defasında kuyuya düşen onlar oldu, her defasında mazlumluk perdesi altında kendi zulümlerini gizlediler.
Ama ilahi adalet asla şaşmaz.
Bir milletin tarihi bile kaderin adaletine tabidir.

Kaderin Değişmeyen Yasası

Yusuf’un kıssası, sadece geçmişin bir hikâyesi değil; her çağın insanına bir uyarıdır.
Kardeşine ihanet eden, sonunda kendine ihanet eder.
Mazluma kuyu kazan, bir gün o kuyunun başında susuz kalır.
Zulümle yükselen her güç, bir gün adaletin sessiz fırtınasında yıkılır.

Kader acele etmez ama şaşmaz.
Gecikir gibi görünür, ama her şey tam vaktinde olur.
Kuyuya atılan sabrı kazanır, kuyu kazan utancı.
Yusuf’un sabrı zamana hükmeder, kardeşlerinin ihaneti tarihe gömülür.

Modern İnsana Mesaj

Bugün biz de kendi kuyularımızdayız belki:
İhanete uğramışız, haksızlığa maruz kalmışız, unutturulmuşuz…
Ama Yusuf’un hikâyesi bize şunu öğretir:
Kuyular geçicidir, kader kalıcıdır.
Eğer imanla, sabırla, tevekkülle yürürsen; kuyu bir gün saraya dönüşür.

Ve belki de bugün seni unutanlar, yarın kapını çalacaktır.
Belki de seni küçümseyenler, bir gün senden medet umacaktır.
İşte o an, unutma: o elleri değil, kaderin tecellisini gör.
Çünkü her şey, olması gerektiği gibi olur.

Son Söz

Kader, ne intikamın ne de şansın adıdır.
Kader, Allah’ın adaletle dokuduğu ince bir ilmektir.
O ilmeyi çözmek değil, anlamak gerekir.

Kardeşleri Yusuf’u kuyuya attığında, bir hikâyenin sonu sanmışlardı.
Oysa Allah, o kuyunun derinliğinde bir destanın başlangıcını yazıyordu.

Ve bugün biz biliyoruz ki:
Kader unutmaz.
Sabır kaybolmaz.
Adalet şaşmaz.

Çünkü her şeyin sonunda, Allah’ın hükmü galip gelir.
Yusuf’un sabrı zamana kazınır, kardeşlerinin ihaneti tarihin karanlığında kaybolur.

Ve kader, en sessiz ama en güçlü hesaplaşmadır.